Bilecik Barosu öncülüğünde “Anayasa Değişikliğini Tartışıyoruz” programı için Bilecik’e gelen Türkiye Barolar Birliği Başkanı, Türk Ceza Hukuku Profesörü Metin Feyzioğlu, Bilecikli vatandaşlarla buluştu.

         Anayasa Prof. Süheyl Batum’un yanısıra, Kütahya Baro Başkanı Av. Ahmet Atam, Eskişehir Baro Başkanı Av. Rıza Öztekin, Türkiye Barolar Birliği Disiplin Kurulu Üyesi Av. Özkan Bulgu ile birlikte Bilecik’e gelen Metin Feyzioğlu, vatandaşlar tarafından alkışlarla karşılanırken, Kültür Sitesi’nde büyük bir kalabalığa hitap etti.

         Programa Demokrat Parti İl Başkanı Sezai Balta, CHP İl Başkanı Metin Yaşar, Vatan Partisi İl Başkanı Niyazi Güner de katıldı.

Salona sığmayan kalabalık ve yoğun izdihamdan dolayı kürsü yerine iki sandalyeyi birleştirerek üzerine çıkan Metin Feyzioğlu, vatandaşlara bu şekilde hitap etti.

         Basın mensuplarına özellikle teşekkür eden Metin Feyzioğlu, gazetecilerin düzenledikleri programı çekebilmelerine övgü getirerek, “burada yaptığımız programı çekebilme cesareti gösteriyorlar, bu gazetecilere yarın altın değil, pırlanta takılacak” dedi.


         “ŞEYH EDEBALİ’NİN ŞEHRİNDE BAZI AKILLICA CEVAPLAR VERMEMİZ LAZIM, AKIL DOLU CEVAPLARDA BEKLEMEMİZ LAZIM”

Metin Feyzioğlu, konuşmasında, ecdad yadigarı Bilecik’te bulunmaktan çok mutlu olduklarını ve Bilecik’in sadece kuruluşun değil, kurtuluşunda başladığı yer olduğunu belirterek, “son derece adaletsiz bir halk oylaması süreci yaşanıyor. Şeyh Edebali’nin şehrinde bazı akıllıca cevaplar vermemiz lazım, akıl dolu cevaplarda beklememiz lazım. Türkiye Barolar Birliği ve Barolarımız niçin bu Anayasa halk oylaması sürecinde sahada huzurlarınıza gelip vatandaşları bilgilendirmeye çalışmaktadır. Bu konuda zaman zaman onlara yakınlıkları ile bilinen hukuk fakültesi mezunu bazı kişiler tarafından bizlere sorular sorulduğunu, ağır eleştirilerle karşı karşıya kaldığımızı ve istifa et geç bir partinin başına dendiğini duyuyoruz.

Milli bir meseleyi, milli bir davayı, Türk milletinin ve Türk devletinin bu dönemde karşılaştığı en zor davayı bir siyasi parti yada particilikle eş tutanlar kendi zihinlerini yansıtmaktadırlar. Bu iş partiler arası bir yarışma meselesi değildir ve bu işi bir partinin içinde genel başkanlık amacıyla takip eden kim varsa da alçaktır. Kişi diğerini kendi gibi bilir derler. Kimseyi kötü bir kelime ile suçlamak değil benim niyetim, fakat milli bir davaya milli bir şuurla, milli bir hassasiyetle yaklaşılmasını kendileri yapmayanlar başkalarının yaptığını anlayamayabilirler.

TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ’NİN GÖREVİDİR ANAYASAYI ANLATMAK

Türkiye Barolar Birliği bu iş ile niye ilgili diye Cumhurbaşkanı serzenişte bulunuyor, şaka yaptıklarını düşünmek istiyorum. Türkiye Barolar Birliği’nin görevidir Anayasayı anlatmak. Avukatlık Kanunu’nda açıkça yazıyor, bunu çalış, değerlendir, Meclise anlat, Cumhurbaşkanına anlat, onlar anlamazsa millete anlat, onlar anlamadığı için millete anlatıyoruz. Halk oylamasına sunulacak bir anayasa paketinin hiç kuşkusuz anlatılacak yeri halktır. Bu bizim kanuni vazifemiz. Bu vazife sadece bizde var. Birde işin başka bir ironik boyutu var. Bazı hukuk fakültesi mezunu arkadaşlar diyorki güçlü Türkiye istemiyormusun, siyaset yapıyorsun, bunlar 2010 furyasını ya kaçırdılar, yada tadı damaklarında kaldı fazlasını istiyorlar. 2010’da bazı barolar, milli akademisyenler, biz 2010 anayasasını devleti devlet dışı güçlere teslim edip, yargıyı tamamen bağımlı hale getireceğini söylerken, F tipi suç örgütü olan yapıyla iktidar birlikte bizlere saldırıyor ve hatta hakaret ediyordu. Sonunda ortaya çıktı ki biz haklıymışız. Sonuç ne oldu cemaat üyeleri mahkemelere birer birer atandı, mahkemeler fiilen cemaat mahkemesine dönüştü, mahkemelerde adalet arayan vatandaşlar hakkı hukuku bilen avukat yerine cemaat üyesi hakime iltimas yaptıracak iş takipçisi peşine düştü.

HSYK’nın 13 üyesinden asgari 10’nun bir siyasi parti genel başkanına bağlandığı bir anayasa değişikliğine niçin laf söz ediyorsunuz diyenler varya 2010’daki iş takipçiliğini kaçıranlar, yada iş takipçiliğinden bayağı bir nemalanıp devamı gelsin isteyenler, çünkü cemaat mahkemelerinin yerini iktidar partisinin ilçe mahkemeleri alacak.

HSYK’nın yüzde yüz iktidar partisine bağlı olacak bir anayasa değişikliğine niçin itiraz ediyorsun bu senin meselenmi diyenlere cevabım çok haklısınız sizde haklısınız, iş takipçisi olmaya çalışıyorsunuz, avukatın yerini sizin iş takipçisi olarak alacağınızı varsayıyorsunuz çünkü ilçe başkanlarıyla aranızın iyi olduğu düşüncesindesiniz. Vatandaş davasını konuyu bilen, namuslu, davasına bilgiyle sahip çıkacak avukata değil, iktidar partisinin hakime talimat verecek ilçe başkanını tanıyan kişiye getireceğini hayal ediyorsunuz, ama biz her zaman avukat olmayı tercih ediyoruz. Bu iş takipçiliğine özenenlere cevabımız, cemaatin iş takipçiliği süresi doldu, ilçe başkanlarını tanıdığını düşünerek iş takipçiliğine soyunanlarında iktidar partisi değişince iş takipçiliği dolar, ama avukatların kullanma süresi diye bir süresi yoktur çünkü avukatları hiçkimse kullanamaz.

NE TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ, NE ATATÜRK, NE CUMHURİYET BİR SİYASİ PARTİNİN TEKELİNDE OLAMAZ

18., 19., 20. Yüzyılın denetleme mekanizmaları etkili meclisler ve bağımsız mahkemeler olmuştur. Önümüzdeki paket meclisin etkili olmasını sağlamamakta, sadece 50 kişi daha arttırıp millete 50x15 bin x12 x 5 hesabıyla lüzümsuz bir fatura koymaktadır. Bu 50 ile meclisi toparlıyorsak bu 550’yi gönderelim 50’ye maaş ödeyelim.

Bilecik’teyken bizi seyreden vatandaşlarımız bir kadının dirayetiyle, bir kadının cesaretiyle bir cihan imparatorluğunun kuruluşunu nasıl başardığını duysun, Hayme Ana’yı duysun. Hayme Ana Türk kadınının modelidir. Bizim milletimiz Şeyh Edebali’yi, Yunus’u, Hz. Mevlana’yı, Hacı Bektaşi Veli’yi, Aşık Veysel’i nice Anadolu pirlerini, erenlerini yetiştirmiş ve bunların öğretileri ile yoğrulmuş bir millet cahil olabilirmi böyle bir millete cahil diyen kendisi kara cahildirde haberi yoktur. Milletimizin eğitim noktasında eksik bırakıldığını, hakettiği eğitim imkanını bulamayan evlatlarından maalesef esirgediğini teslim etmemiz lazım.  

         Bu gök kubbenin altında, bu vatanda yaşıyorsak ve başka milletler benim milletimin alın terini sömürmesin diyorsak, bu toprak bizim diyorsak, böldürmeyiz diyorsak, çağdaş uygarlık seviyesinin de üzerine hep birlikte çıkaracağız diyorsak o zaman Türk milliyetçisiyiz. Ne Türk milliyetçiliği, ne Atatürk, ne Cumhuriyet bir siyasi partinin tekelinde olamaz. Hiçbir siyasi parti bunların üzerinde hak sahibi olmayı düşünmemelidir. Cumhuriyet bunların sentezidir, 90 yıllık tarihinde yanlış uygulamaları olmuş olabilir ama kuruluş doğrudur, sentez doğrudur. Türkiye’nin akıllı olursak niçin bölünmeyeceğini anlatabilmek adına aktarıyorum. Bana hiç kimse bu milletin farklı farklı milletlerden oluştuğunu anlatmaya kalkmasın. Biz tek milletiz, renkli bir mermeriz, elbette farklı mezheplerimiz var, inançlarımız var, siyasi partilerimiz var, ama biz tek milletiz. Bizim görevimizin milletimizin tamamını kucaklayan bir sistemi şevkle, inançla inşa etmek olacak.

16 NİSAN’IN BU MİLLETİN ÖNÜNE CENAB-I HAK TARAFINDAN ADETA ALTIN BİR TEPSİDE SUNULMUŞ BİR FIRSAT, BİR NİMET OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUM

Ben 16 Nisan’ı bu milletin önüne Cenab-ı Hak tarafından adeta altın bir tepside sunulmuş bir fırsat, bir nimet olduğunu düşünüyorum. O kadar hayırlı gelişmeler oluyorki. Geçtiğimiz haftalarda Saadet Partisi sayın genel başkanı’ndan davet aldım. Yemin ediyorum davet mektubunu doğru anlayıp anlamadığımı kavrayabilmek adına üç kere okudum. Necmettin Erbakan hocanın mekanı cennet olsun, 6. seneyi devriyesi için beni altı onur konuğu konuşmacıdan biri olarak davet etmeleriydi. O onur bana aittir dedim derhal tüm toplantılarımı iptal ettim ve gittim. Bunun bir sebebi var, ben Erbakan hocanın partisine hayatımda oy vermedim, hiç o kökten gelen partiye oyum olmadı ama rahmetli babam Erbakan hocayla rakip olmasına rağmen birbirlerine birgün bile kırıcı bir cümle sarfetmemişlerdi. Çünkü onlar bizim anladığımız şekilde, hayal ettiğimiz şekilde bugün devlet adamlarıydı. Tabiki kendi tabanımdan sen nasıl o partinin davetine gidersin diye bazı tepkiler aldım ama unutmayın ki dünya içine düştüğümüz kuyudan gökyüzüne baktığımız dünyadan ibaret değil, herkesin kendi gökyüzü var. Saadet Partisi genel başkanı da aynı tepkiyi aldı. Marifet gelen tepkileri göğüsleyip, davanın aynı dava olduğunu anlayıp, milli dava için, kutlu dava için kol kola yürümek olmalıydı.

NECMETTİN ERBAKAN HOCA YILLAR ÖNCESİNDEN ŞUNU SÖYLÜYOR, UYARIYORUM DİYOR, IRAK’I BÖLDÜLER, SIRA SURİYE’YE GELECEK, SURİYE’DEN SONRA SIRA BİLİNİZKİ TÜRKİYE’DE VE İRAN’DADIR

Necmettin Erbakan Hoca’nın Anayasa değişikliğine bağlayacağım yıllar öncesinden uyarısını öngürüsünü huzurunuzda paylaşmayı görev biliyorum. Yıl 2003. Hoca aynen şunu söylüyor, uyarıyorum diyor, Irak’ı böldüler, sıra Suriye’ye gelecek, Suriye’den sonra sıra bilinizki Türkiye’de ve İran’dadır. Niye uyarıyor çünkü Necmettin Erbakan milli bir insandı, milli bir duygu ile uyarıyordu, milli olmayan bu gelişmeleri heyecanla beklerdi. Kendine milli diyen her insanın bugün yan yana gelme günüydü. Bu kutlu birliktelik bu büyük dava için birliktelik bize Allah tarafından bir nimet olarak önümüze konuldu yeterki değerlendirebilelim.

SİYASİ İKTİDARI ÖFKELENDİREN BU HİÇ BEKLENMEDİK TARİHİ BİRLİKTELİKTİR

Ben umutla, mutlulukla görüyorum ki Türkiye’nin her yerinde milyonlarca insan siyasi parti kimliklerini askıya asmış, ideolojik farklılıklarını bırakmış, dünkü kırgınlıklarının ne olduğunu bile hatırlamadan dava için yan yana gelmiştir. İşte siyasi iktidarı öfkelendirende bu hiç beklenmedik tarihi birlikteliktir. O yüzden bizler gibi tüm hayatını bölücü terör örgütüyle fikri mücadeleyle, dini F tipi suç örgütü gibi paraya ve makama çevirmek suretiyle istismar eden örgütlerle mücadeleye adamış insanları terörist, F tipçi, çukurcu, şucu, bucu diye suçlamaktadırlar. Bu milletin evet oyu verecek olanda vatandaşıdır, hayır oyu verecek olanda vatandaşıdır. 16 Nisan’da Allah’ın izniyle hayır çıkacaktır. Ama zafer hayır çıkması ise burada yanılırsınız, zafer hayır çıkmasına rağmen sizlerin, bizlerin doğru kullanacağımız  üslupla 17 Nisan’da oyu ne olursa olsun hiç sormadan kucaklaşabilecek olmamızdır. Sizden ricam hayır çıkacağını bildiği için hiddetlenen, iftiralara, olmadık hakaretlere başvuran ve maalesef makamları nekadar yüksek olsada bunu yapanlara doğru yolda örnek olmanız, üslubunuzu asla bozmamanızdır.

         TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN TAM ÇEKİRDEĞİNE NÜKLEER BİR BOMBA KONULDU

Türkiye Cumhuriyeti’nin tam çekirdeğine, yerin iki üç kat altına sayın Cumhurbaşkanın bilmediğine inanmak istediğim nükleer bir bomba konulduğunu anlatacağım. Bilmediğine inanmak istiyorum çünkü Türkiye Cumhurbaşkanı’nın bunu bildiğine inanırsam bazı inançlarım yıkılır. Bizim derdimiz Başkanlık ve hükümet sistemi falan değil. Bu bir başkanlık sistemi gerçekten başkanlık sistemi olsaydı hiç karışmazdık. Bu parlamenter sistemde ağır aksakta olsa devam mı edelim, yoksa frensiz kamyon sistemine mi geçelim. Bir kişiye çok yetki verebilirsiniz ABD’de Amerikan Başkanı’na dünyayı yüz defa havaya uçuracak nükleer füzeleri fırlatacak çantayı veriyorlar, daha büyük bir yetki varmı. Ama milli savunma bakanını atamak istediğinde kongrenin onayına tabi, kongre kim bir tanesi bile bir senatörü, bir milletvekili bile ABD Başkanı’na bağlı olmayan kişilerden oluşuyor. Çünkü ABD’de parti genel başkanları asla devlet başkanı olamaz yasaktır.

Hadi bakalım varmısınız, parti genel başkanı olmayı yasaklayın, ön seçim zorunluluğu getirin, partiler kendi tabanlarıyla belirleşsin vekil adaylarını, vatandaşa tercihli oy hakkı getirin, partinin 1. Sıraya koyduğunu 5. Sıraya indirsin, 5. Sıraya koyduğunu da 1. Sıraya çıkarabilsin. Millete güvenmek bununla olur, boş lafla olmaz. Millete güvenin sonra böyle oluşan Meclise HSYK’yı atatın, böyle oluşan meclise Anayasa Mahkemesini atatın, yüksek bir uzlaşma ile. Meclisi emir komuta meclisi yapıp, ondan sonra meclisten geçiyor diye kimseyi lütfen kandırmaya çalışmayın. Böyle bir meclis var, bir tarafta da 15’inden 12’sini bizzat yazdığı Anayasa mahkemesi, yani fren yok, bu frensiz sistemde bu Cumhurbaşkanına, bu şimdiki Cumhurbaşkanımız olabilir, yarın bir başkası olabilir, 2019’da kimin seçileceğini bilmiyoruz. Bu anayasayı tıpki 2010’daki gibi yazan küresel güçlerin hesabında mevcut Cumhurbaşkanımız yok, başkası var kim olduğunu bilmiyorum hiçbir fikrim yok.

BU DEĞİŞİKLİĞİN ASIL KISMINI KÜRESEL KUKLACILAR YAZDI

Bu sistemde Cumhurbaşkanlığı 2 dönemle sınırlı değil, bu bir yalan. Çünkü 1. Dönem geçti, 2. Dönem geldi 4 yıl 8 ay doldu 2. Dönemin 9 yıl 8 aydır Cumhurbaşkanı, iktidar partisine verdi talimatı kendi partisi olduğu için erken seçim dedi 3. Dönem adayı olabiliyor, 4 yıl 8 ay silindi, 3. Döneme geldi 4 yıl 8 ay sonra erken seçim dedi 4. Dönem yasak yok, kapalı geçmiş orayı, 5 yıl, 10 yıl, 15 yıl, 20 yıl, 25 yıl, bunu Cumhurbaşkanımızın yaşındaki bir insan için düşünüldüğünü ben düşünmüyorum.

2010 Anayasa değişikliğini nasıl Cumhurbaşkanımız F tipi suç örgütü yazdı ve bizi kandırdı diye, onların yazdığı doğruydu, kandırıldı kısmını bilmem nasıl böyle izah etti, bu değişikliğin asıl kısmını küresel kuklacılar yazdı. Ve akıllarında Cumhurbaşkanımız yok, çünkü 30-40 yıllık bir projeden söz ediyorlar. Başka bir sebebi olabilirmi sınırsız Cumhurbaşkanlığının.

FETÖ’CÜ ARAYAN VARSA BURAYA BAKMAYACAK, KENDİ YAKINLARINA BAKACAK

Bize birileri PKK’lı diyor, ben PKK’nın tehdit ettiği kişilerden biriyim, bunları anlattığımız için FETÖ’cü diyor, 3 yıl boyunca hergün tutuklanmayı beklediğim için bunların en azgın zamanında kapının önünde sorgu çantam hazırdı, ceza kanunum, A4 kağıtlarım, kalemim ve iç çamaşırım. Bizim çocuklarımız o travmalarla yetişti. FETÖ’cü arayan varsa buraya bakmayacak kendi yakınlarına bakacak. Çok büyük bir insafsızlıktır, büyük bir kul hakkı yemektir, rağzı olup olmayacağımı da şimdiden söyleyemem bu kul hakkımın yenildiği için, ama beni PKK ile FETÖ ile ilişkilendirmek 10 yıllık mücadele tarihimize büyük bir insafsızlıktır, ailemizin de tüm hayatını bölücü ve yıkıcı örgütlerle mücadeleye harcadığını bilen bilir.

Sözlerimizin içeriğinin doğruluğu yerine, iftiraları atanlara kulak asarsa vatandaşlarımız küresel kuklacının projesi ilerliyor. Bizi PKK’lı gösteriyorlar, biz PKK ile aynı kaldırımda yürüyemeyiz, Diyarbakır’da katledilen bizim Diyarbakır Baro başkanıydı. Ben baro başkanımın cenazesine katılamayacaksam öleyim daha iyi. Hiç kimse beni dini ve insani vazifemi yerine getirdiğim için bununla suçlayamaz. Tahir Elçi’nin cenazesinin bir propagandaya dönüşmesine neden engel olunamadı, onu devlete soracaksınız.

AMAÇ TÜRKİYE’Yİ BÜYÜTMEK DEĞİL, HAYAL EDİLEN SEVR’DE KURULMAYA ÇALIŞILAN O BÜYÜK KÜRDİSTAN’I KURMAK

Bu elimdeki 21 Mart 2013 Öcalan’ın Nevruz mektubu. 1. Sayfa 8. Paragraf, Ortadoğu sorununun çözümü Türki, Arabi, Farsi, Kürdi toplulukların sıkıştırıldıkları devletlerin sanal sınırlarının değişmesine bağlıdır.

Ortadoğu sorununun çözümü için Türkiye birazını verecek, Suriye birazını verecek, İran birazını verecek, Irak birazını verecek, 2003 Necmetin Erbakan; ne diyor Irak’ı böldüler, Suriye’yi böldüler, sıra Türkiye’de, sıra İran’da.

Öcalan, 2013’te mektubunda işte bunu söylüyor. Bu mektup zaten Öcalan’ın kendi yazdığı mektup falan değil, bu mektup büyük Ortadoğu projesinin yol haritası. Ama büyük Ortadoğu projesi dendiğinde satmayacağı için bizim için çok değerli olan, ecdattan gelen o Osmanlı kelimesini alıp yeni Osmanlıcılık diye pazarladıkları bir hikaye.

Söyledikleri de şu Türkiye’ye, Suriye eyalete geçecek, Irak eyalete geçecek, sana Irak’ın kuzeyi ile Suriye’nin kuzeyini vereceğim, ama sende eyalete geçeceksin, eyalete geçersen buraları sana bağlarız. Irak eyalete geçti ne oldu bölündü, Suriye eyalete geçti iç savaşın içinde, Türkiye’yi de aynı felaketin içine sürüklemekte. Eyalete geçip Türkiye’yi büyütmek değil heves burada Sevr’de kurulmaya çalışılan o büyük Kürdistan’ı kurmak hayal bu. Bu sadece tarih bilmeyenlere bir havuçtur. Şeyh Edebali’nin o konuda da bir sözü var, geçmişini bilmeyen geleceği öğrenemez, geleceğe sağlam yürüyemez. 

ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİNDE ADIYLA YOK KAMU TÜZEL KİŞİLİĞİ İLE EYALET TANIMLANIYOR, İSTERSE BU KAMU TÜZEL KİŞİLİĞİNDE EYALETİ KURABİLİYOR

Anayasa’nın 123. ve 124.maddesinde şu var, Cumhurbaşkanına tek imzayla, tek başına kamu tüzel kişiliğinin içini doldurma yetkisi veriyor. Kamu tüzel kişiliği dediğiniz nedir, yerel yönetimler, il özel idareleri, belediyeler, kamu kurumları, üniversiteler yani Türkiye’de mevcut olan bütün yerel yönetim birimleri, ya da kamu kuruluşları kamu tüzel kişisidir. Okul işini, kolluk işini, maden çıkarma işini, sağlık işini belediyelere bırakma yetkisi Cumhurbaşkanı kararnamesiyle tek başına var.

Elimdeki kitap Öcalan’ın İmralı notları. Bunu böyle kapladımki propagandası olmasın diye yasak çünkü Türkiye’de satılması, ama ben bunu okumak zorundaydım, çünkü size anlatmam lazım.

22. sayfa eyalet konusu görüşülüyor, yıl 2013, yeni anayasa masası kurulmuş, akil efendiler Türkiye’yi gezmeye başlayacak, milliyetçiliği ayaklar altına alırım cümlesi sarfedilmiş, bana Türk milliyetçiliği ile gelmeyin denmiş ve Öcalan’ın mektubu da yazılmakta.

Ortadoğu’da sorunun çözülmesi için Türki, Arabi, Farsi, Kürdi toplulukların sıkıştırıldığı sanal devletlerin sınırları değiştirilmelidir diyor yani adam söylüyor, iç savaş başlayacak diyor. Bu mektubun yazım aşaması müzakereler, 22. Sayfa anayasa ile ilgili eyalet konusu konuşuluyor. Cevap, Öcalan söylüyor bunu, şuanda büyük alerji yaratır, ileride yapalım. Avrupa yerel yönetimler özerklik şartındaki çekinceleri kaldırdık mı, oldu bu iş.

27. Sayfa Sırrı Süreyya Önder ayrılırken soruyor, Başkanım herşeyi konuştuk, masada başkanlıkta var, talimatınız, Başkanlık sistemi düşünülebilir. Şimdi birileri çıkmış PKK hayır diyormuşta, mışmışta, adam haritasını yazmış, istediği başkanlık sistemi düşünülebilir diyor, çünkü eyalet gelecek diyor, gelmesi içinde adıyla istemeyin eyaleti diyor, adını söylerseniz alerji yaratır diyor, millet uyanır o zaman diyor, milleti uyandırmadan geçiriverin diyor. İşte bu anayasa değişikliğinde adıyla yok kamu tüzel kişiliği ile eyalet tanımlanıyor, isterse bu kamu tüzel kişiliğinde eyaleti kurabiliyor.    

O kitabın 22. Sayfasında Avrupa yerel yönetimler özerklik şartındaki çekinceleri kaldırın sorun çözülür dediği uluslararası anlaşma. 2003’te Türkiye’ye bu anlaşmayı imzalattılar. Fakat milli kurumlarımızın beynine henüz F tipi suç örgütüyle el ele balyoz inmediği için yani milli istihbaratımız, milli savunmamız, genel kurmayımız, milli akademimiz ve milli düşünen gazetecilerimiz devletin üst aklını oluşturduğu yıllar olduğundan bunlara çekince koyacaksın dendi ve Türkiye çekinceler koydu, bazı maddelere. Çekince ne demek şu şu maddeler Türkiye’de uygulanmasın demek, hangi maddelere çekince koyduk biliyormusunuz, Belediyelerin silahlı polis gücü kurma maddesi, Belediye’nin okul açma maddesi. 22. Sayfa buraya konulan maddeleri kaldıralım eyalet gelir, eyaletin altyapısını 123. ve 124’te kurmuş. Bu çekinceleri tek başına kim kaldırmaya yetkili bu anayasaya göre Cumhurbaşkanı tek başına, ne meclis, ne Anayasa Mahkemesi. Denetimi yok, meclise sormasına gerek yok, Bakana bile sormasına gerek yok. Şimdi tutmuşlar birileri PKK bunu istemiyor diyor ve biz bunu açıkladığımız için bize diyorlarki sen PKK’lısın, sen FETÖ’cüsün, başka bir terör örgütü bulsalar onu da yapıştıracaklar.

PARMAKLARIMIZ AYRIDA OLSA KOLUMUZ BİRDİR DOSTLARIM, O KOL ASİL TÜRK MİLLETİNİN KOLUDUR, BU KOLU HİÇ KİMSE KOPARAMAYACAKTIR ALLAH’IN İZNİYLE

Bu bir milli mesele. Bu milli meseleyi, size tüm ayrıntıları ile açıklamak için sizleri geç saatlere kadar tuttum. Sizlere çok teşekkür ediyorum, son olarak şunu söylüyorum sevgili dostlarım Cenab-ı Allah çene kapamadan önce ol ol der oluruz, öl öl der ölürüz, vade geldiğinde ne bir saniye ileri, ne bir saniye geri. O son dakika geldiğinde şu iki cümleyi söylemeyi nasip etsin bize, 1.si, NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE, son cümlede KELİME-İ ŞEHADET olsun. Parmaklarımız ayrıda olsa kolumuz birdir dostlarım, o kol asil Türk milletinin koludur, bu kolu hiç kimse koparamayacaktır Allah’ın izniyle.” 

Editör: TE Bilişim