Eğitim ve Bilim İşgörenleri Sendikası (Eğitim-İş) Bilecik İl Başkanı Ali Yetkin, Milli Eğitim Bakanı(MEB) Ziya Selçuk’un açıklamış olduğu Ortaöğretim’deki yeni modele ilişkin çeşitli açıklamalarda bulundu.
Sendika binasında gazetemize yaptığı açıklamalarda,“Fırsat ve imkân eşitliğine dayalı, bilimsel ve objektif kriterleri içeren bir eğitim modeli uygulaması olması gerektiğinin altını çizen Başkan Yetkin, Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un açıklamış olduğu Ortaöğretimdeki eğitim modeline eleştiriler getirdi.
“Çocuklarımız yine mağdur edilecektir”
Başkan Yetkin, “çocuklarımız yine mağdur edilecektir.”diyerek başladığı konuşmasında;
“Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un göreve geldikten sonraki ana masajı, bakanlığın 3 yıllık bir plan açıklayacağı ve bu plan çerçevesinde öğrenci ve velilerin üç yıl boyunca hiçbir "sürprizle” karşılaşmayacağıydı.
Ancak söylenenin aksine Milli Eğitim Bakanlığı, ortaöğretimde "reform!" diye nitelediği yeni bir modeli hayata geçirmeye, eğitimin piyasa koşullarına sunulmasında bir adım daha atmaya hazırlanıyor.
2023 Eğitim Vizyonu’nda, tüm toplumun çocukları ortak payda olarak görmesi, bu payda etrafında buluşması gerekliği ifade edilmesine ve “mutlu çocuklar” vurgusu yapılmasına karşın, çocuklarımız yine MEB'in keyfiyetiyle mağdur edilecektir.”ifadelerine yer verdi.
“Yeni modelde herhangi bir bilimsel rapor veya yazı yok”
MEB tarafından sunulan yeni ortaöğretim modeline ilişkin herhangi bir bilimsel rapor veya yazı bulunmadığını aktaran Eğitim-İş Sendikası Başkanı Ali Yetkin konuşmasını şu şekilde sürdürdü:
“OECD'nin "Eğitim 2018" raporuna göre; Türkiye,kararların en merkezi alındığı ülkelerin başında geliyor. Türkiye’de okulların fiziksel ve sosyokültürel özellikler bakımından farklılıklar gösterdiği, bu nedenle öğretim programlarında yer alan kazanımların, okulun olanakları doğrultusunda öğrenciye kazandırılabileceğinin göz önünde bulundurulması uyarısı yapılmaktadır.
Ayrıca şunu da belirteyim,ortaöğretim sisteminde yapılacak değişiklikler. MEB tarafından üniversitelerle işbirliği içerisinde yürütülmelidir. Elde edilen veriler doğrultusunda ülke genelinde çözüme ulaştırıcı düzenlemeler yapılması gerekirken YÖK'ün açıklamasında MEB tarafından yeni modele ilişkin kendilerine iletilen herhangi bir bilimsel rapor, bir çalışma veya yazı bulunmadığı belirtilmiştir.
Geçmişte denenmiş ve ülkemizdeki okulların fiziki eşitliği sağlanamadığı için başarısız olmuş kredili sistemin benzeri olan getirilmesi düşünülen bu sistem, okullar arasında var olan eşitsizliği daha da derinleştirecek, eğitimdeki ticarileşmenin kapısını ardına kadar açacaktır.
Getirilmek istenen yeni sistemde, fizik, kimya, biyoloji, tarih, coğrafya, felsefe, beden eğitimi,resim, müzik gibi gençlerin pozitif bilimlerle temasını sağlayan, neden sonuç ilişkisi kurmasını öğreneceği ya da kişisel gelişimine fayda sağlayacak dersler, seçmeli ders olarak belirlenmişken;din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin zorunlu ders olarak belirlenmesi, Bakanlığın ‘modern’ söylemleri altında bilimsellikten ne kadar uzak bir anlayışın yattığını bir kez daha gösteriyor.
“Devlet liseleri sadece diploma alan kuramlar haline getirildi”
Öğrencilerin akademik ve yetenek gelişimine büyük bir darbe vuracak olan bu değişiklik, ne yazık ki eğitimciler için de kara haberler içeriyor. Bu değişikliklerle birçok alanda öğretmenler ya norm fazlası olacaklardır ya da kurum değiştirmek zorunda kalacaklardır. 10 binlerce öğretmeni etkileyecek böyle bir düzenlemede eğitimin paydaşlarının görüşünün alınmaması tabiki kabul edilebilir değildir. Kaldı ki ders sayılarını azaltma adı altında bazı dersler doğa bilimleri, sosyal bilimler gibi adlar altında birleştirilmekte fakat bu dersleri kimlerin okutacağı, bununla ilgili nasıl bir çalışma yapılacağı açık bırakılmaktadır.
Eğitim politikaları konusunda iktidarın ve eğitimden sorumlu kuramların, görevlerini bugüne kadar yerine getiremedikleri maalesef ortadadır. Devlet liseleri sadece diploma alan kuramlar haline getirildi. Çünkü 17 yıldır göreve gelen her Milli Eğitim Bakanı tarafından reform diye önümüze konanlar çizelge değişikliğinden başka bir şey değildir.
Öğretmeni olmayan, laboratuarı, spor salonu, atölyeleri olmayan, eğitim kalitesi bakımından aralarında uçurumlar olan okullar yaratılarak, talep olmamasına rağmen yeni imam hatip okulları açılarak zaten adil olmayan eğitim sitemi daha da eşitsiz hale getirilmesi, eğitimin mevcut sorunlarını daha da ağırlaştırır.
Eğitimde geleceği yakalamak için öncelikle yapılması gereken, bilimsel anlayıştan uzak vakıf, cemaat, deenek gibi gerici yapıların eğitime müdahalesini önlemek, okulların fiziki şartlarını geliştirmek ve eğitimin esas paydaşlarıyla işbirliği geliştirmek olmalıdır.
Parasız, bilimsel, laik eğitim anlayışını hakim kılmak için, öğrencilere çok yönlü bilgi ve beceri kazandıracak nitelikli bir eğitim anlayışı benimsenmelidir. Fırsat ve imkan eşitliğine dayalı, bilimsel ve objektif kriterleri içeren bir eğitim modeline geçilmelidir.”dedi.
“Liselerde altyapı yok”
Başkan Ali Yetkin,yeni getirilen eğitim sisteminin kredili sistemin revize edilmiş bir hali olduğunu söylerken liselerdeki altyapı sorununa vurgu yaptı.
Başkan Yetkin konuya ilişkin konuşmasını şu şekilde sonlandırdı:
“Diğer yandan, yeni getirilen eğitim sistemindeki derslerin azalması sonucunda yaklaşık 3 veya4 yıllık süreç zarfında ortalama 50 ile 70 bin öğretmenimiz boşa çıkacaktır. Yani liselerde ders sayısını azalttık. Azalttığımız için bu öğretmenlerin ders sayılarını ne yapacağız?
Yine yeni sistemde kariyer odaları,danışma odaları veya ne bileyim iş ve işlemlerle ilgili odalar kurulacağı söyleniyor ama hiçbir okulda bunlarla ilgili bir altyapı yok meslek liseleri hariç.
Ayrıca çocuğu okulda tutabilmek için mutlaka belli bir ders yükü olması gerekiyor. Ama ders yükünü azalttığımız zaman, çocuklar şu andaki eğitim sisteminde haftada 40 ile 45 saat ders görüyorlar.Bunu da düşürdüğünüz zaman bu çocuğun haftada bir günü boşa çıkacak.Ama sayın bakanımızın dediğine göre; o haftadaki bir günkü boşlukta atölyelerle veya iş odalarıyla bu işi çoğaltacak ama hiçbir öğrenci iş odasına gitmeyecek.
Haziran ayı ise şu anda tamamen bitik durumda. Şu anda okullara gidin her sınıfta 2 veya 3 tane öğrenci var. Çünkü devamsızlık sistemimiz mazeretli veya mazeretsiz olarak ayrıldığı için 30 gün devamsızlık hakkı var.Bunu planlığımız zaman 5’er günden hesapladığımız zaman 6 hafta yapar.Buda 1 buçuk aya tabi gelmektedir.Yani son 1 buçuk ay çocuk okula gelmeden çok rahatlıkla sınıfı geçebilir.Ama ders yükünü azalttığımız zaman da bu 6 hafta değil de 16 hafta olacak.
Bunun yanı sıra okullarda yeterli altyapı olmadığı için kredili sistemdeki örnekte olduğu gibi,öğrenci kendi seçtiği değil de okul idaresini yönlendirdiği derslerden sorumlu olacak.Şimdi bizde şu var; veli ‘benim çocuğum bilgisayarı çok iyi biliyor,bilgisayar bölümüne gitsin’ diyor.Tama bilgisayar bölümüne gitsin ama evdeki bilgisayarda oyun oynadığı gibi okulda da oyun oynamayacak ki.Zaten her okulda da o kadar bilgisayar yok.Yani altyapı yok.Yani bir Endüstri Meslek Lisesi’nin bilgisayar bölümü 20 öğrenci alabilir,hadi sıkıştıralım 30 olur.
Daha sonrasında kaliteli okul-kalitesiz okul seviyesini çıkarttılar.Bilecik’teki Anadolu Lisesi,Anadolu Öğretmen Lisesi,Fen Lisesi bunlar kalitesiz okullar.Bilecik Endüstri Meslek Lisesi’nin Makine Bölümü yada Bilgisayar Bölümü kaliteli okul diye geçiyor.Ama bir Fen Lisesi’ndeki öğrenci,akademik eğitim görüyor.Bu çocuklar üniversiteye gidecek,başımıza yönetici olacaklar.Endüstri Meslek Lisesi’nden mezun olan bir öğrencinin üniversiteye gitmesi hayal.Çünkü hiçbir şey görmüyor.
Daha sonra yine bu yeni sistemde akademik dersler dediğimiz matematik, fizik, kimya gibi dersler son sınıfta seçmeli oluyor.Öğrencilerin hiç birisi bu dersleri seçmez.Müzik,resim gibi dersleri seçecek hadi seçsin ama bunlarla ilgili zaten altyapı yok okullarda.
Bakanımızın açıkladığı yeni eğitim sistemi kredili sitemin birazcık revize edilmiş hali. Ama en azından bunların pilot okullarda denenip tekrardan gözden geçirilmesi gerekiyor.”