Arnavutluk, imparatorluk döneminin sona erişi , İkinci Dünya Savaşı’nın bitişine kadar ki zaman diliminde oradan oraya savrulmuş 1946’dan Enver Hoca ‘nın 1985 yılında ölümüne dek katı bir rejim altında yaşamış ardından 1989 sonrası dünyadaki güçlü Sosyalist Rejimlerin birer birer yıkılmasıyla Necmiye Hoca ve Politbüro zamanın ruhuna yenik düşmüştür , Zamanının anlı şanlı Arnavutluk Emek Partisi yöneticilerinin bir kısmı yolsuzluk gibi gerekçelerle yargılanmışlardır.
Her ne kadar fakir bir ülke devralmalarına ,başta insan kaynağından yoksun olmalarına karşın döneminde politika belirleyici olsalar bile ideoloji takıntısıyla kendilerini dünyadan adeta izole etmişlerdir, paranoyaklık derecesine varan uygulamalardan en çarpıcı olanı hemen hemen adım başı inşa edilen “Arnavutluk Sığınakları” resmen ülke kaynakları nasıl boşa harcanır sorusuna yanıt vermek için yapılmıştır sanki
Balkan coğrafyası söz konusu olunca hep adındaki saklı tezatlıktan söz ederim bal gibi tatlı, kan gibi hüznü ve acıyı bünyesinde barındıran kendine has bir yer.
Her ülke birbiriyle kavgalı, her biri etnik problemler yumağıdır. Genelde de dünya gündemini etnik çatışma haberleriyle meşgul ederler
Ancak Arnavutluk’ta ilginç bir gelişme ajanslarda yer aldı.
Arnavutluk başbakanı Edi Rama , The New York Times ’ta yer alan habere göre ülkesinde yakın gelecekte Vatikan tipi mikro-devlet kurulacağını haber verip, Tiran şehrinde yer alacak “Bektaşi Tarikatı Egemen Devleti” olarak anılacak devletin özelliklerini sıraladı
Edi Rama, adeta Balkan insanın rahatlığını temsilen resmi davetlere takım elbise altına giydiği spor ayakkabıları ve Arnavutluk’un uzun adamı olarak
(boyu 2 metre 1cm) endamıyla dikkatleri üzerine çekse de her başarılı siyasetçi gibi kurnaz birisidir, tek taşla bir kaç kuş vuran cinsinden.
Şüphesiz ABD Balkanlar’da güçlü bir otorite ne var ki Rusya, Türkiye, Çin gibi devletlerde bölgede etkisini ve gücünü arttırma uğraşın da . Aş paylaşılır güç paylaşılmaz.
Rusya ve Türkiye mezhepsel, tarihsel nedenlerle anlaşılır ama belki Çin size ilginç gelebilir fakat bizzat Romanya’da Çinlilerin işlettiği dükkanları Çinli fabrika işçilerinin otobüslerle topluca taşınmasını çok gördüm üstelik bilinen büyük şehirlerde değildi gördüklerim. Rahmetli Gazeteci Behiç Kılıç ‘ın yazılarında bahsettiği Nail Amudi( muhtemelen takma ad) Terör örgütü PKK ‘ya dair bilinmeyenleri aktarmasıyla bilinir ,PKK örgütü üzerine çalışırken onun bir keresinde PKK ile Çinlilerin Romanya da çatışmasını anlattığı yazısını
(2006 yılı)anımsadım o zaman dan bu yana çok baharlar geçti nasıl kök saldılar ancak Romanya İstihbaratı ya da gazetecileri bilir
Zbigniew Brzezinski “Büyük Satranç Tahtası” adlı eserinin başında ilk kurduğu cümle “ Hegemonya İnsanlık kadar eskidir”
(Büyük Satranç Tahtası sayfa 17 İnkılap Yayınları -2015)
Dolayısıyla Avrupa’nın içerisinde yapılan böylesi hamle hoşgörüyü pekiştirme ve turizm açısından faydaları ile sınırlı kalamaz kanaatindeyim
Din ve Politika ilişkisi dönüşümlü olarak birbirini etkiler güç ve para ilişkisi gibi algılayın . Bir başka etkili Siyaset Bilimci Samuel Huntington
“Clash of Civilizations” ( Medeniyetler Çatışması) tezinde gelecekteki savaşların ülkelerden ziyade kültürler ve dinsel aidiyetler ekseninde olacağını söyler
Yugoslavya İç Savaşı incelendiğinde bunu doğrulayacak niteliktedir, tarafların dinsel aidiyetleri milliyetçiliğin yükselmesinde ötekini nefret objesi haline getirilmesinde önemli rol oynamıştır. Seküler milliyetçilik günümüzde yukarıya doğru ivme kazansa da din ve millet özdeş kavramlar olarak kabul edilirdi
Hatta ulusalcılığın icadını bu ilişkiden sıyrılmış hali olarak düşünebiliriz buna çeşitli itirazlarda yöneltilebiliyor ancak konumuz milliyetçilik ulusalcılık ayrımı olmadığından fazla derine girmeyelim.
Tabi şunu da atlamamak gerekir insanın olduğu her yerde ayrışma olacaktır.
Aynı din aynı mezhep hatta aynı tarikatta dahi yaşanabiliyor çeşitli bahanelerle .
Örneğin kamuoyunca bilinirliği hayli yüksek olan Cübbeli Ahmet hoca ile İsmailağa Heyeti tarikat içi meselelerle birbirine hücum ediyorlar uzun zamandır.
Siyasi hareketlerde ’de böyle , tesadüf bu ya geçenlerde elime geçen yasadışı Türkiye Devrimci Komünist Partisi(TDKP)nin bazı taraftarlarınca yazılan 1998 basımı kitapta içlerinden ayrılan bugünkü varlığı süren Emek Partisi’ni
(Enver Hocayı savunurlar) eleştiriyorlar legal alanda siyaset yaptıkları için .
Biraz yukarıda bahsettiğim Medeniyetler Çatışması için Balkanlar en uygun sahalardan biri , günümüzde Lübnan’ın bölünmesi (Maruni, Şii,Sünni , Ortodoks)
Suriye’nin bölünmesi epeydir yazılan konuşulan meselelerden
Esas konumuza dönersek Arnavutluk’ta kurulacak devletin başkanı Baba Mondi
(Edmond Brahimaj) olacak . Türkiye Bektaşiliğin en önemli merkezlerinden biri (en önemlisi de diyebiliriz) olduğu için buradan itirazlar dile getirildi gerekçeleriyle beraber.
The New York Times ‘ta dikkatle vurgulanan bizim özellikle dikkat etmemiz gereken ayrıntı ise Türkiye de halifeliğin kaldırılmasıyla merkezin Türkiye’den Arnavutluk’a taşınması meselesi .Atatürk’ün ne kadar doğru hamle yaptığını olası çatışmalar, önceden halifelik sebebiyle başımıza açılan belaları hesaba kattığımızda görüyoruz diğer ayrıntıda İran’la çatışan anlayışları ve radikal unsurlara karşı net tavırları arada kaynamaması gereken konulardan
Prof.Dr. Ahmet Arslan’ın bir konuşmasında belirttiği gibi Saraybosna İslam’ı başkadır yeşerdiği coğrafya ,kültür, toplum nedeniyle , Taliban anlayışı başka yapıları gereği böyle olmak zorunda. Gönül ister ki daha hoşgörülü bir anlayış dünyada egemen olsun fakat her güzel söze de aldanmamak gerek malumunuz Türkiye de bu meselelerden canı hayli yanan , sorunlar yaşayan bir memleket
Son olarak medyamız ’da bu konuda yazılıp çizilenlere baktım bir iki istisna hariç birbirinin tıpatıp aynısı kopyala yapıştır üstünkörü yorumlar farklı değerlendiren önemini kavrayan bazı noktalarda antitez olarak okuyabileceğiniz Arslan Tekin’ in konu ile alakalı yazılarını söyleme gereği duyuyorum
Toparlayacak olursam; Din ve Politika ilişkisini iyi irdelemeli, inanç bireysel özgürlükler çerçevesinde en temel haklardandır ancak politika, devletler, istihbarat teşkilatları vb yapılar denkleme dahil olduğunda inanç salt inanç olarak kalmıyor belli hedeflere yönelik kalabalıkları yönlendiren, şekillendiren araç halini alıyor bunu bilip olayları duygusallıkla değil soğukkanlılıkla değerlendirmeliyiz yoksa Bektaşilerin inancı kimseyi ilgilendirmez kendilerinden başka
Bektaşi fıkralarında ki Aydın, uyanık insanları bilirsiniz , yobazlığı, bağnazlığı, tutuculuğu kimseyi aşağılamadan , incitmeden gerekirse kendisini işin içine katıp kendiyle dalga geçerek yergilerle ince ince dokunur , görünür anlamdan ziyade daha derindeki manaların peşindedir her daim öyle olmalı yani görünenle , sunulanla yetinilmemeli yoksa halinize ağlanmaz ,gülünürsünüz, yönetilmez, güdülürsünüz