Bilecik’te 30 Ağustos Zafer Bayramı’nın 102. yıldönümü coşkuyla kutlandı.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu büyük önder Mustafa Kemal Atatürk komutasındaki Türk ordusunun 26 Ağustos’ta başlayıp 30 Ağustos’ta zaferle sonuçlanan Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nin yıldönümü olan 30 Ağustos Zafer Bayramı, Bilecik’te çeşitli etkinliklerle kutlandı.
Büyük zaferin 102. yıldönümü dolayısıyla düzenlenen etkinlikler Cumhuriyet Meydanındaki törenle başladı. Vali Şefik Aygöl, Hv. Tümgenerel Ertunç Ertufanlı ve Bilecik Belediye Başkanı Melek Mızrak Subaşı’nın Atatürk Anıtı’na çelenk sunmasıyla başlayan törende, saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasının ardından Jandarma Üstteğmen Ahmet Altun günün anlam ve önemini belirten konuşmasını yaptı.
“TOPYEKÜN BİR VAROLUŞ MÜCADELESİ”
Altun, konuşmasında, “Bugün Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasına temel teşkil eden 30 Ağustos 1922’de kazandığımız büyük zaferin 102’nci yılını ulusça kutlamanın haklı gururunu ve heyecanını yaşıyoruz. Asil Türk milleti kahraman Türk ordusu ile birlikte varlığına ve vatanına kastedenlere karşı 102 yıl önce bugün kahraman ve şeref dolu tarihinden aldığı kudretiyle yeniden dirilerek topyekün bir varoluş mücadelesi sonucunda eşine tarihte az rastlanır bir zafer kazanmıştır.
Aziz Bağımsızlığına kasteden işgal kuvvetleri karşısında Türk ordusunun ortaya koyduğu eşsiz bir zafer olan bu zaferin her safhası tek tek düşünülmüş, hazırlanmış ve yürütülmüştür. 1900’lü yılların başlarında meydana gelen büyük devlet arasındaki çıkar çatışmaları, dünyada gelişen fikir akımları, sanayileşme gibi gelişmeler sonucunda 1’inci Dünya Savaşı çıkmış, müttefiklerin aldığı ağır yenilgiden sonra Mondros Mütarekesi imzalanmıştır.
Anlaşma ile bin yıldır üzerinde kan dökülerek, can dökerek yurt edindiğimiz Anadolu toprakları o dönemin büyük devletler ve maşaları tarafından işgal edilmiş ayrıca tarihimize kara bir leke olarak geçen Sevr Anlaşması da ulusumuza dayatılmıştır. İşgal güçleri girdikleri her yerde adeta kinlerini kusarcasına; kadınımıza, yaşlımıza ve çocuklarımıza dünyada eşine az rastlanır işkence, zulüm ve hakaretlerde bulunmuşlardır.
İşte böyle umutsuz görünen, üzerimizde kara bulutların dolaştığı bir dönemde Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve onun dava arkadaşları bağımsızlık meşalesini yakarak, ‘Ya istiklal ya ölüm!’ parolasıyla aydınlığa giden yolu aralamışlardır. Bu bağımsızlık ve aydınlık mücadelesinin ilk hedefi son neferine kadar düşmanı, güzel ve kutsal vatanımızdan atmak olarak şekillenmiştir.
Özellikle Sakarya Meydan Muharebesi de hedefimize ulaşmaya muktedir olduğumuzu, milletimizin istiklali uğruna kanının son damlasına kadar mücadeleye devam edeceğini ispatlamıştır. Artık dünyanın en kahraman, en savaşçı milletine düşen görev düşmana son darbeyi vurmak olmuştur.
Mustafa Kemal Paşa’nın komutanlığı altında Türk kuvvetleri düşmanın beklemediği bir yerden taarruza geçerek stratejik olarak düşmanı atlatmayı başarmıştır. Avrupalıların 5-6 ayda geçilemez dediği Afyon mevzilerini 3 günde geçerek 30 Ağustosa gelindiğinde düşman kuvvetlerinin önemli bir bölümünü imha etmiştir.
Bu büyük zafer ile düşmana son darbe de vurulmuştur. Ardından icra edilen takip harekatıyla da 9 Eylülde düşman İzmir’den denize dökülmüştür. Dünya tarihçileri taarruz için şu ifadeleri kullanmışlardır; “Türkler, Mohaç Meydan Muharebesinden yüzyıllar sonra yine parlak bir imha muharebesi kazandılar.”
Bu muharebelerde Türk ordusu çok kısa bir sürede kendisinden üstün düşman kuvvetinin büyük bir bölümünü imha ve esir etmiştir. Asgari açıdan bir diğer husus da günün şartlarında bir ordunun 10 günde 500 kilometrelik bir mesafeyi savaşarak ve yaya olarak geçmesidir.
30 Ağustosun gerçek anlam ve önemini büyük zaferin yıldönümünde Dumlupınar’da yapılan törende Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün verdiği söylevde görürüz, “Hiç şüphe edilmemelidir ki yeni Türk Devleti’nin, genç Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli burada taçlandırıldı.
Bu sahada akan Türk kanları, bu semada uçuşan şehit ruhları, devlet ve Cumhuriyetimizin ebedi muhafızlarıdır. Harpler yalnız karşı karşıya gelen iki ordunun çarpışması değildir. Meydan muharebesi milletlerin bütün varlığı ile ilim ve fen alanlarındaki yükselmeleriyle, ahlaklarıyla, kültürleriyle kısaca tüm maddi ve manevi kudretiyle çarpıştığı bir imtihan meydanıdır.”
İşte kazanılan zaferin, harbin; çocuk, kadın, yaşlı demeden milletçe topyekün bir savaş olarak icra edilmiş olmasıdır. Türk ulusu bu meydanda da ulu önderinin liderliğinde alnının akıyla çıkmayı başarmıştır. Türk tarihine altın harflerle yazılan bu zaferin günümüze kadar yansıyan pek çok siyasi ve askeri sonuçları bulunmaktadır.
Bu zaferle Türk ulusunun son nefesine kadar yok edilmedikçe Türk’ün istiklalinin elinden alınamayacağı, Türklerin yalnızca askeri ile değil milleti ile topyekün olarak savaştıkları ispatlanmıştır. 30 Ağustos zaferi Türk ordusuna, Silahlı Kuvvetler Günü olarak armağan edilmiştir.
Türk Silahlı kuvvetleri ülkemizin huzur ve bekasını sağlamak, bölgemizde ve dünyada sürekli barışın tesisine katkıda bulunmak için tarihinden ve milletinden aldığı güçle, modern harp ve silah teçhizatıyla, güçlü ve dinamik personeliyle, ulaştığı eğitim seviyesiyle, azimli ve kararlı komuta kademesiyle dostlarımızın ve ülkemizin güvencesi, düşmanlarımızın korkulu rüyası olmaya devam etmektedir.”
Altun’un konuşmasının ardından resmi geçit töreni yapıldı. Büyük bir coşkuyla gerçekleştirilen resmi geçit töreni vatandaşlar tarafından büyük ilgi gördü. Geçit töreninde jandarma gösteri timinin silahlarla yapmış olduğu gösteri ve gazilerin gururla yürüyüşleri büyük alkış topladı.
Cumhuriyet Meydanı’nda gerçekleştirilen törene; Vali Şefik Aygöl, AK Parti Bilecik Milletvekili Halil Eldemir, CHP Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün, Jandarma Eğitim Komutanı Tümgeneral Uğur Ertekin, Hv.Tümgenerel Ertunç Ertufanlı, Belediye Başkan Melek Mızrak Subaşı, Cumhuriyet Başsavcısı Burak Olgun, Baro Başkanı Halime Kahraman, Vali yardımcıları, kurum müdür ve amirleri, siyasi parti temsilcileri, şehit aileleri ve gaziler, vatandaşlar katıldı.
Cumhuriyet Meydanı’ndaki törenlerin ardından Bilecik Şehitliği ziyaret edildi. Şehitlikteki törende; tören mangası tarafından saygı atışı yapıldı. Şehitlik Defteri’nin imzalanmasının ardından, Kur’an-ı Kerim Tilaveti ve dua ile resmi tören sona erdi.