Tam Bağımsız, Çağdaş ve Özgür Türkiye’nin Yeniden Kurulmasında ADD En önde Olacak...
Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarınca kurulan Türkiye Cumhuriyeti 92 yaşında. Cumhuriyetimizin iç boşaltılıp Osmanlıya evirilmeye çalışılsa da, bölünüp parçalanmak istense de var olana sahip çıkıp kaybettiklerimizi yeniden kazanmak için büyük bir azim ve kararlılıkla mücadele edeceğiz.
Her ne kadar tahrif edilse de, hatta yıkılmaya çalışılsa da, bugün 92. yılını kutladığımız Cumhuriyetimiz, laik ve demokratik kimliği ile bütün Ortadoğu’ya ve İslam dünyasına ışık tutmaya devam etmektedir
Fakat üzülerek söylüyoruz ki, ülkemizde 1950’lerde başlatılan devrim karşıtı süreç, özellikle son 13 yılda hız kazanmış ve emperyalizmin işbirlikçileri eliyle Cumhuriyetimizin kazanımları birer birer yok edilmiştir.
Kimdir bu yokediciler? Ne yazık ki, Büyük Atatürk’ün Gençliğe Hitabe’sinde açıkça tanımladığı “GAFLET, DALALET VE HIYANET” içinde bulunan İŞBİRLİKÇİLER ve İKTİDAR SAHİPLERİDİR.
Kısaca anımsamakta yarar var:
Bugünkü tabloyu ortaya çıkartan AKP iktidarının önü 65 yıl önce işbaşına gelen iktidarların ödünleri ile açıldı. 12 Eylül dönemi ile yaratılan baskı ortamında, ülkenin aydınları sindirilirken, bizi yeniden 100 yıl öncesine götürecek kadroların önü her şekilde açıldı.
Tevhid-i Tedrisat yasasıyla, Mahalle Mektepleriyle, yeni alfabesiyle tüm ulusu topyekün seferber ederek ulusal, çağdaş ve karma sistemle yapılan EĞİTİMİMİZ, 4+4+4 yasası ile laiklikten ve eğitim birliğinden hızla uzaklaştırıldı. Bu sistem, ne yazık ki bilinçli, araştırmacı, sorgulayıcı nesiller yetiştirmemektedir. Gerici bir anlayışla yapılan eğitimden ancak ve bugünkü iktidarın kötü kopyalarının yetişeceği unutulmamalıdır.
Halkımızın 80 yılda dişinden tırnağından artırarak yarattığı ekonomik değerler, yer altı ve yerüstü kaynaklan, limanlarımız, enerji tesislerimiz, haberleşmemiz, Batı’dan gelen “tavsiyelerle” özelleştirme adı altında yok pahasına elden çıkarılmıştır.
Borç batağına saplanan ülkemiz, kıpırdayamaz hale gelince sıra Cumhuriyete yön veren, üst yapı kurumlarına gelmiştir. TÜBİTAK, YÖK, Üniversiteler, sırası ile ele geçirilmiş, zaten zayıf olan bilimsel gelişimimiz adeta yok edilmiştir. Ne var ki, Atatürkçü Düşüncenin yaydığı ışık, O’nu anlayan dimağlar için büyük atılımlar yaptırabilecek bir güçtür, işte, Prof. Dr. Aziz Sancar, buna örnektir. Nobel ödülü alan bu gerçek bilim insanını bir kez daha kutluyoruz.
Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında Ortadoğu eksenli enerji zengini İslam coğrafyasına yönelik bölme - ele geçirme girişimlerinde Irak’tan sonra Suriye’de de terör ortamı yaratılmıştır. Komşu devletlerin toprak bütünlüğünü savunması gereken Türkiye’nin, Suriye’deki muhaliflere silah ve mühimmat desteği sağladığı fotoğraflarla belgelenmiş gerçeklerdir. Üstelik Türkiye, Suriyeli muhaliflere ABD ile birlikte Eğit-Donat eğitimi verecek kadar düşmanca bir tutum takınmıştır. Oysa Yurtta Barış Dünyada Barış ilkesi bugün vazgeçilmez bir ilkemiz olsaydı, Türkiye’ye terör ihraç edilir miydi? Türkiye İran, Rusya, Amerika gibi ülkeler arasında ne yapacağını bilmez durumda oradan oraya savrulur muydu?
“Ergenekon” ve “Balyoz” gibi isimlerle anılan siyasi davalarla hem topluma büyük bir gözdağı verilmek istenmiş, hem de Türk Ordusu’nun caydırıcılığı yok edilmek istenmiştir. Bütün bunlar, bugün aldatıldığını iddia eden siyasi iktidar ile devlet içinde kadrolaşmış yasa dışı cemaatlerin ortaklığı ile yürütülmüştür.
Bu olayların en vahim yanı ise, yargı bağımsızlığının ve hukukumuzun yok edilmesi ve halkın hukuka ve devlet kurumlarına olan güveninin sarsılması olmuştur. İşte bu yıkım, herkesin kendi adaletini ve kendi çıkarını sağlayabileceği bir başıboşluğu yaratmış, deyim yerindeyse “devletin çivisi çıkmıştır”
Yine aldatıldığım iddia eden siyasi iktidarın bir başka yıkım faaliyeti TERÖR konusunda yaşanmıştır. Terör örgütü ve onun siyasi uzantılarıyla AÇILIM sürecini yürüten ve bu uğurda teröristlerin elini kolunu sallayarak yurda girişlerine izin veren, OSLO ve DOLMABAHÇE’de açılım zirveleri düzenleyen, terörist başına “sayın” denilmesini suç olmaktan çıkaran bu iktidardır.
Daha öncede belirttiğimiz gibi, devlet yönetmek ciddi bir iştir. Sürekli aldatılanların ya da aldatılmaya müsait olanların ülkeyi yönetme becerileri yoktur.
Yine kısa bir süre önce ülkemizin gündeminde ANAYASA’nın değiştirilemez ilk dört maddesinin değiştirilmesi girişimleri vardı.
Özetlersek, hem terör örgütüyle, hem yasa dışı cemaat yapılanmasıyla kol kola olan bir iktidar, ANAYASA’yı değiştirmek ve başkanlık sistemini getirebilmek için var gücüyle çabalıyordu.
Görüldüğü gibi Türkiye’miz, büyük, çok BÜYÜK tehlikelerle karşı karşıyadır. Bu tehlikelerin savuşturulmasında demeğimizin ve yurtsever halkımızın mücadelesinin, direnişinin katkısı çok büyüktür.
Anımsayınız, Ulus Meydanında birlikte yaşama irademizin göstergesi ve ulusal birliğimizin temeli olan, ‘ulusal bayramlarımızın’ yasaklanması girişimlerine demeğimizin önderliğinde örgütlenen halkımızla en sert tepkiyi gösterdik. Korku ve baskı ortamında bunalan halkımıza, bütün özverimizle, cesaretimizle adeta nefes aldırdık.
Bu mücadelede kalben ve fikren bizimle birlikte olan herkese teşekkürü bir borç biliyoruz.
Cumhuriyetimizin 92. Yılında Tekrar Söz Veriyoruz: Cumhuriyetiniz “fabrika ayarlarına” geri dönecek. Tam Bağımsız, Çağdaş ve Özgür Türkiye’nin Yeniden Kurulmasında ADD En Önde Olacak...
Yaşasın Cumhuriyet.
Yaşasın Atatürk Devrimleri...