Öğretmenlik yıllarımın ortalarında Ertuğrulgazi İlkokulu öğrencilerinin 4 ve 5.sınıflarını İstanbul’un tarihi ve turistik yerlerini görmek için okul yönetimi ile birlikte otobüs ile bir günlük gezi düzenlemiştik. Geziye Ayasofya'dan başladık. Ayasofya hala bir müze statüsünde idi o zamanlar.
Gezimize giriş kapısından başladık. Geniş ve büyük sütunların yanından geçerken sol tarafta bir sütunun üzerinde açık bir el şekli başparmak sütuna geçecek şekilde durmaktaydı o an dedemin şu anlattıkları aklıma geldi:
“Oğlum eğer bir gün yolun düşer de İstanbul’a gidersen, Ayasofya’ya uğramayı unutma. Ayasofya’nın kapı girişinde sol tarafta bir sütun göreceksin. Bu sütun üzerinde el şeklinde oyulmuş bir yer göreceksin. Onun yaşanmış bir hikâyesi vardır. Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u fethettiğinde, ilk Cuma namazını kıldırmak için hazırlanan mihrap kısmına geçerek arkasındaki tebasına imamlık etmiştir. Birinci rekâtı kıldırmak için ‘Allahuekber’ diyerek iftidah tekbiri almış fakat namaza başlayamadan iki kere daha tekbir almış üçüncü tekbirde ancak namaza başlamıştır. Meğer Fatih Sultan Mehmet bütün namazlarını kılmaya başlarken, Kabeyi karşısında görür ona göre başlarmış. İşte bu sırada en arkada saf tutan Hızır A.S. elini bu bahsettiğim sütuna koyarak binanın yönünü kıbleye doğru çevirmiştir. İşte böylece Fatih Sultan Mehmet üçüncü tekbirde Kabeyi karşısında görmüş namaza başlamıştır.”dedi. Ben öğrencilerime dedemin anlattığı bu hikâyeyi aynen anlattım.
O sırada arkamızdan bir gurup turist, rehberleri ile birlikte içeriye girdi. Turist gurubunun içinden üç tanesi hemen o bahsi geçen sütuna yönelerek o el izine ellerini koyup sütunu kıblenin ters tarafına çevirmeye zorluyorlardı. Ben turistlere rehberlik eden kızımızı yanıma çağırıp “Bunlar ne yapmaya çalışıyorlar acaba?” diye sorduğumda gülerek “Bilmiyorum ağabey eğleniyorlar herhalde” dedi. “Bak kızım biz kendi tarihimizi bilmiyoruz ama onlar bizi bizden iyi biliyorlar” diyerek yukarıda bahsettiğim olayı aynen turist rehberi o kızımıza anlattım. Çok şaşırdı “Vallahi bilmiyordum ağabey iyi ki anlattın artık bunu bir daha hiç unutamam” dedi.
Bu olay bana şunu anlattı. Demek ki biz kendi tarihimizi öğrenememiş ve öğretememişiz. Yabancılar bile ayrıntılı bir şekilde kendi tarihlerimizi bizden daha iyi öğrenmişler! Öyle ki turistlere ülkemizi tanıtacak olan rehberleri bile yeterince bilgi ile donatamamışız.