Havaya, suya ve toprağa olmak üzere 3. cemrenin de düşmesiyle ilkbahar yüzünü göstermeye başladı. Bu güzel havalarda tüm canlıların, özellikle bitkilerin uyanma, canlanma halini kaçırmayın derim. Hayat rutininizin dışına çıkarak baktığınız yere biraz daha "dikkatli" bakmanızı;
Yürüdüğünüz yollarda daha yavaş ve seyrederek, inceleyerek geçmenizi;
Araç ile değil, yürüyüş yaparak ulaşım sağlamaya çalışın derim. Çünkü baharın gelmesiyle doğa uyanıyor ve değişimi gözlemlemek için çok iyi bir fırsat. Zor zamanlardan geçtiğimiz bu günlerde Yaradanın mucizesine hayranlıkla şahit olmak insanı inanılmaz şekilde motive ediyor. Sizler için bu köşeden küçük bir farkındalık notu olsun istedim.
Köy hayatında tarım ile uğraşan çiftçilerimiz toprak hazırlıklarını yaparak, tohumlarını fideye, fidelerini toprağa ekerek mahsülü için gün saymaya başlayacak. Tam da bu nokta tarım ile uğraşan biri olarak inanılmaz güzel ve mutluluk verici kısımdır. Küçücük bir tohumun fideye dönüşme halini, toprak ile buluştuktan sonra ise bir ürün çıktığına şahit olma "hâl diliyle" şifalanma, mucizeye tanık olma gerçekleşiyor. Tarımın içinde olan insanlar bu döngüyü takip edecek ama şehirde yaşayan insanlar olarak doğanın uyanışını, fark edebiliyor muyuz?
Doğanın bu uyanışını, şehir hayatının karmaşıklığı dikkat algımızı engelleyerek etrafımıza baksak dahi göremiyor ve hissedemiyoruz. Bu sebeple alğılarımızı, doğanın "hal diline" karşı açabilir, bu keşfin verdiği mutluluğu kendimize katabiliriz
.
Baharın geldiğini müjdeleyen "çiğdemler, nergisler, sümbüller" tek tek açıyor ve renklerin çokluğu, mis gibi çimen kokularını kaçırmamanızı isterim.
Birde doğamız bize bahar sevincini yaşatırken, alarm verici, uyarıcı sinyaller de veriyor. Kuraklık, bir anda gelişen aşırı yağışlar, kar yağmaması, yangınlar, depremler gibi doğal afetlerde insanoğluna sesleniyor. Duyabiliyor muyuz? Duyanlar, duymayanlara ne gibi farkındalık, bilinçlendirici etki bırakabiliyor?
Çünkü doğaya karşı sorumluluklarımızı bilinç ile kazanabiliriz. Doğanın dengesini bozan insanoğluna, kendimize gelme çağrısı yapıyor. Gelecek nesillere yaşanabilir, sürdürülebilir düzen için önce kendimiz bilinçli, sorumlu olmalıyız. Mesela bu köşe yazısı üzerine ilgili merciler tarafından bir çalışma başlatılsa, bende bir muhabir olarak haberiyle alacağımız tedbirleri halka duyursam ne güzel olurdu...
İlaçsız tarım, zehirsiz sanayi, su israfı olmayan bir üretim için kolları sıvasak, bu taşın altına elimizi koysak mesela!
Kaynaklar, kontrollü, denetimli, şuurlu-bilinçli tüketildikçe doğa kendini yenileyeceğini, daha güzel yarınlara uyanış yapacağına inanıyorum. Bize düşen "görmek!"...
Sağlıcakla kalın, her türlü bilinç çalışmalarınızda beni haberdar etmeyi unutmayın:)