Ülkemizin Marmara Bölgesi ile Karadeniz Bölgesi sınırları arasında; Marmara Bölgesi’nin Güney Marmara ve Karadeniz Bölgesi‘nin Batı Karadeniz Bölümü’nün kesişme sahasını oluşturmaktadır. Coğrafi sınırları Batı Karadeniz Bölümü’nün içerisinde kalmaktadır. İlçe; tarım, hayvancılık, ticaret, sanayi faaliyetlerinin iç içe girdiği tipik bir kasaba özelliğinde olup idari yönetim bakımından Bilecik İline bağlıdır.

İlçe alanı, kuzeyden güneye doğru uzanarak Yenipazar peneplenine ve oranın da güneyinden İç Anadolu ya açılır. Saha Üçüncü zamanın sonları ile dördüncü zamanın başlarında oluşmuştur. Kuzey tarafta Sakarya nehrinin Samanlı dağlarını yararak oluşturduğu Geyve boğazının doğusundan ve Göynük çayı vadisinin güneyinden Aktaş ve Alıç platoları başlar. Bu platoların güneyinde(aşınım tepeleri arasında) Gölpazarı ve Karaağaç Ovaları bulunmaktadır. Gölpazarı ovası, kalker ve mermer yapıdaki kayaçlardan meydana gelen senklinal sahası ile (derbent vadisi) Karaağaç ovasına bağlanır. Bu ovaların güneyinde Göldağı aşınım sahası, Sürümçayı(Erbis) vadisi, güneydoğu ve doğu sahasında ise Dokuz platosu, bu platonun kuzeyinde ise Uludere ve Kızılçay vadileri yer alır. Taraklı -Gölpazarı D- 160 karayolu bu vadileri takip eder.

ADINI ESKİ GÖL NİTELİĞİNDEKİ OVADAN ALMIŞTIR

Tüm bu yüzey yapılanmasının ortasında kalan ve üzerinde kurulu bulunan en büyük yerleşim birimi olan Gölpazarı kasabası adını eski göl niteliğindeki ovadan almıştır.

Gölpazarı Ovası; Kuzey Doğu – Güney Batı yönünde uzanış gösterip, ortalama 11–12 km uzunluk ve 5-6 kmgenişliğinde, yaklaşık olarak 33 km² (3292 hektar) yüz ölçüme sahip alüvyal yapıdaki graben ovasıdır. Kuvarterner (4.Zaman)yaşta olan ova, çevredeki aşınım tepelerinden koparılarak akarsular ve yağmur sularıyla gelen alüvyal birikintilerle kaplanmıştır. Ortalama yükseltisi 500-550m arasında olup ovanın genel eğimi kuzey doğudan güneybatıya doğrudur.

Ovanın batı kısmında Gölovası bölümü denilen yerde genel eğim oldukça azalır. Gölovası denilen saha önceleri yaklaşık 1 km² büyüklüğünde göl durumunda iken 1940 lı yıllardan itibaren suyu iyice azalarak bataklığa dönüşmüştür. Bataklık sahasın da Anafol denen sivrisineklerin yaygınlığından dolayı zehirli salgın hastalıklara(sıtma) yol açması nedeni ile açılan drenaj kanalları vasıtasıyla bu saha kurutulmuştur.

1942–1943 yıllarında Kurşunlu köyünde Muhtarlık yapan Hafız İdis Erol’un un girişimleri ile bu sıtma hastalığına devletin ilgisi çekilmiş ve devlet durumu araştırmak amacıyla köye müfettiş görevlendirmiştir. Bu müfettişin hazırladığı rapor doğrultusunda köyde sıtma ile mücadele başlamış.

İlk önce gölün kenarındaki sazlıklar mazot dökülerek yakılmış. Gölün tamamen kurutulmasına karar verilmiş, bunun için de göl sularının tahliyesi amacıyla drenaj kanalları açılmış. Bundan dolayıdır ki açılan o ilk kanala önderlik etmesi nedeni ile Müfettiş kanalı adı verilmiş. Göl ovası yıllarca bataklık olarak kaldıktan sonra1947’li yıllarda ilk önce şimdi “çavuşun yerleri” diye bilinen mevkiye insan gücüyle “müfettiş kanalı” açılmıştır. Bu kanal şimdiki Çavuşun yerlerinin başındaki köprünün yakınlarından (Şut diye de bilinir) taş burnundaki çaya kadar açılarak bu arazideki suların bir kısmı kurutulmuştur.(taş burnu Yenipazar –Gölpazarı kara yolunun geçtiği saha) .Bu kanal şimdiki D.S.İ ‘nin açtığı kanalın yerinde kalmıştır. İnsan gücüyle açıldığı için ve yeterince derin olmadığı için istenilen sonuç alınamamıştır. Daha sonra 1962–1963 yıllarında D.S.İ’nin açtığı şimdiki kurutma kanalı yapılmış ve bataklığın suları çekilmeye başlamıştır. Suların çekilmesi sonucunda da şimdiki Kurşunlu Köyü ovası denilen ova ortaya çıkmıştır. Temeli killi göl tabanı konumunda olduğu için tarımsal potansiyeli yüksek değildir. Eski haritalarda bu kısım halen daha bataklık olarak gösterilmektedir D.S.İ’nin açtığı kanalların bulunduğu sahadaki tarlalar devlet tarafından istimlak edilmiş, halk aldığı bu istimlak parasını Türkiye Elektrik Kurumuna depozito olarak yatırıp Gölpazarı ilçesine elektriğin gelmesine yardımcı olmuştur.

Gölün sularının çekilip, oluşan bataklığında kurutulması sonrasında çevrede yüksek platoluk sahalarda bulunan yerleşme alanları yavaş yavaş göl sularının terk ettiği ova tabanının yamaç kısımlarına inmeye başlamışlar. Ovanın kenarında bulunan beş evler köyü bunlara en güzel örnektir. Şu anda Beşevler’in bulunduğu yerde 1955 yılına kadar yerleşim yeri yoktu. İlk olarak yukarıdaki “Aktaş”köyünden 5 hane olarak buraya inmiş ve yerleşmişlerdir. Bunların ardından yukarıdaki “Aktaş”köyünün tamamı buraya inmiştir. Bu yüzden önceki adı “Aktaş”olan bu köyün adı Beşevler olarak değişmiştir

Kaynak: KORKMAZ KESİK