Son dönemde sahne kıyafetleri ve dansları ile eleştiri oklarına maruz bırakılan sanatçı Gülşen İnstagram hesabından yaptığı açıklama ile eleştirilere cevap verdi. Kendisini hedef gösterenlerin tersine kimseyi hedef göstermeden , hiçbir mağduriyetin ardına sığınmadan , lafı eğip bükmeden çok net bir ifade ile kendisine biçilmeye çalışılan rolü reddederek ataerkil düzene ve onun yarattığı ahlakçı zihniyete verilmiş bir cevaptı bu. Açıklamanın bir kısmı şöyle ;
" Evet, ben bir anne-babanın kızı, evet bir erkeğin eşi, ve bir yavrunun annesiyim. Babasının kızı
Bir erkeğin karısı
Bir çocuğun annesi olmaktan öte; Ben aklı ve düşünme yeteneği olan özgür iradeye sahip bir insanım. Bu sıfatlardan fazlasıyım. Hiçbir sıfatın kölesi değilim. Kimseye ait değilim. Ben kendimim. Kendime aitim. "
Peki Gülşen’in haklılığı nereden geliyor ? Aslında tam da tecavüze uğrayıp öldürülen bir kadın için söylenen şu sözlerden ; "O saatte orada ne işi varmış"
Bir kadının ne zaman nerede olacağına , ne giyeceğine , neleri yapabileceğine, neleri yapamayacağına karar veren bunun gibi ataerkil söylemlerin ardına sığınılarak tecavüzün ve kadın cinayetlerinin meşrulaştırılmasıdır Gülşen’i haklı kılan.
"Kadın annedir , kadın eştir, kadın çiçektir, kadın böcektir, vb…"
Kadınlara rol biçmeden,
"Kadın dediğin evinde oturur , kadın dediğin şuraya gitmez , kadın dediğin şu saatte sokağa çıkmaz, vb…"
Kadınlara had bildirmeye ,
"Kadın dediğin erkeklerin içinde kahkaha atmayacak, kadın dediğin böyle giyinmeyecek, vb…"
Kadınları cinsel bir objeye indirgeyen bu ataerkil zihniyete karşı Gülşen’i savunacağız !
Savunmalıyız çünkü bir toplumun gelişmişlik düzeyi o toplum içinde var olan kadının yeri ile doğru orantılıdır.
Tarikat ve cemaatler eliyle her geçen gün daha fazla karanlığa boğulan bir ülkede;
"Kadın mıdır , kız mıdır" diyen siyaset anlayışına karşı "Ben kendimim" diyen Gülşen’i savunacağız !