Kitap okuma alışkanlığım da çoğu alışkanlığım gibi devir daim değişiklikler içerir. Eskiden kurgusal yapıtlardan ziyade felsefe, politika, tarih, popüler bilim vb konularda daha çok okurdum. Bir süredir tersini tercih ediyorum.
Kimilerinin dünya çapında popüler olduğu için burun kıvırdığı fakat benim için gelmiş geçmiş en iyi yazarlardan olan Stephen King’in Yeşil Yol isimli kitabını okurken, elektrikli sandalyede kızaran mahkumların idamlarının tasviri değildi yalnızca bu konuyu seçmeme sebep. Yaptığım nispeten uzun sayılabilecek yolculuk esnasında Victor Hugo’nun eserinden uyarlanan radyo tiyatrosu "Bir idam mahkumunun son günü"nü dinlemiş bir de üzerine 2006 yılında bir bayram sabahı canlı izlediğim Saddam Hüseyin’in idamını algoritma tekrar önüme çıkarmıştı. Bütün bunlar tesadüf olamazdı evrenin mesajı olmalıydı ya da sadece Algıda seçicilik.
İdam geri dönüş imkanı olmayan bir ceza, uygulanış biçimi farklı farklı kimyasal iğne, elektrikli sandalye, iple asmak, kurşuna dizmek daha eski yöntem olarak mucidinin de kurbanı olduğu mitine konu olan giyotin (yanlış bir mit) geçmişe gidildikçe daha acı verici yöntemleri bulmak mümkün.
Amerika'nın bazı eyaletlerinde hala uygulanan idam Japonya, Tayvan, Singapur gibi gelişmiş ülkelerde uygulandığı gibi İran, Suudi Arabistan, Afganistan gibi çağ ve akıl dışı rejimlerde de görülüyor.
Türkiye'de ise 2004 yılında idam cezası tamamen yürürlükten kaldırıldı. Yukarıda belirttiğim gibi idam geri dönüş imkanı olmayan bir ceza yöntemi. Yer yer idam tartışmaları tekrar alevleniyor çünkü insanı adaletsizlik kadar kahreden pek az şey vardır. Onlarca yüzlerce belki de binlerce insana doğrudan ya da dolaylı zarar veren biri besleniyor hatta büyük balık ise rahatı daha bir önemseniyor.
Masalların aksine gerçek dünyada eden ettiğini bulmuyor. İdamdan yana olanlar caydırıcı olduğu ve sert olduğu gerekçesiyle savunuyor. Fakat burada şu soru da önemli idam cezası olan ülkeler içerisinde suç oranı azımsanmayacak ülkeler var tam tersi güvenli gelişmiş ülkelerde. Yani tek başına bir kıstas değil suç oranı üzerinde. Karşı tezi savunanlar yani idam karşıtları göze göz dişe diş mantığının aşılması gerektiğini suça suçla cevap verilemez demektedirler.
Nörobilimci David Eagleman kitap ve kimi yazılarında idamı tartışır özgür iradeyi tartıştığı gibi “özgür irade yoksa eylem de yoktur eylem özgür değilse fail sorumlu tutulabilir mi?” Sonucuna kendiliğinden ulaşırız.
Jung’un dediği gibi "Hepimizin içinde tanımadığımız bir ben daha var" olabilir yine de işlenen adi suçları göz önüne getirince suçluları aklamaya varan lafları asla sarf edemem çünkü bir tek suçlunun insan hakkı yoktur mağdurun da insan hakkı vardır.
İdam şayet uygulanacak ise hata payını minimum düzeyde tutacak şekilde, çok sınırlı hal ve suçlara getirilmelidir. Böylesine hassas bir ceza gelişi güzel uygulanmamalıdır derim ben..
Normalde boks ile alakalı yazılarımı ve görüşlerimi başka bir adreste yazıyorum fakat geçtiğimiz Cumartesi (23 Nisan) İngiltere'de Wembley Stadyumu’nda gerçekleşen Tyson Fury ve Dillian Whyte Ağırsiklet Boks karşılaşması beklenen mücadeleyi bize vermese bile Fury’in maçı sonlandıran Aparkat ı (Uppercut) inanılmazdı harika bir kariyere imza attı. Çingene Kral Fury dediği gibi emekli olup boksu bıraksa dahi hep hatırlanacak bir efsane oldu boks tarihinde.