Kasım 1922 –Temmuz 1923 tarihleri arasında toplanan ve aralıklı yedi ay süren Lozan Barış Konferansı’nda İsmet Paşa’ya ve heyetimiz üyelerine Ermeni terör örgütlerince suikast düzenleneceği istihbaratı vardır. Bu konuda Lozan’a tedbirli gidilmiş ve koruma görevlileri de götürülmüştü. Ankara ve Atatürk’de konuyla doğrudan ve önemle ilgileniyordu. Daha önce Talat Paşa’yı ve Said Halim Paşayı’da öldüren Ermeniler bu konuda çok iyi eğitilmiş ve tehlikeliylider.
İsviçre polisi de heyetimiz ile yakından ilgileniyordu. Lozan polis müdürü Türk heyetinin kaldığı Lousanne Palace’a sürekli geliyor ve önlemleri yakından ve dikkatli bir şekilde takip ediyordu. Otele sivil polisler koymuş ,geleni gideni inceliyorlardı. Ayrıca diğer bazı sivil polisler İsmet Paşa dışarıya çıktığında sürekli takip ediyorlardı.
Polis müdürü bir gün İsmet Paşa’ya durumu bildirmişti:
“ Paşa Hazretleri, Ermeni çetelerinin size bir suikast yapacaklarını haber aldık, görevimiz sizi korumaktır. Ancak sizden bir ricamız var, ilk önlem olarak konferans salonuna gidip gelirken otomobilinizden Türk bayrağını kaldırmanızı rica ediyoruz.”
İsmet Paşa bu öneriyi şiddetle karşıladı:
"Ben burada bir Türk delegesi olarak bulunuyorum. O bayrağı kesinlikle kaldıramam. Bir suikasta kurban gidebilirim. Fakat arkamdan bir Türk delegesi daha gelir. Fakat Türk bayrağı otomobilden hiçbir zaman kaldırılmaz. Bir İsmet gider bin İsmet gelir ama o bayrak yerinde durur.”(1)
Mevhibe Hanım Lozan Yolcusu
İsmet Paşa ve arkadaşları verilen aradan sonra tekrar Lozan’a gitmek üzere 17 Nisan’da Ankara’dan trenle hareket ettiler. Trende müstesna bir yolcu vardı bu defa : Mevhibe İsmet. İsmet Paşa’nın bir ömür boyu vefalı ve onurlu hayat arkadaşı Mevhibe İnönü Hanımefendi.
Mevhibe hanım o zaman 26 yaşındadır.
Mevhibe Hanım, Süleymaniye semtindeki annesi Saadet Hanım’ı ve akrabalarını ziyaret etti. Ramazan ayıydı, akşamları Süleymaniye Camii’nde teravih namazlarına devam etti.
Heyecanlıydı, hem ilk defa çarşafdan çıkarak Batılı bir ülkeye gidiyordu,hem Lozan sebebiyle milli bir heyecan duyuyordu.
Mevhibe’nin annesi Saadet Hanım’la, İsmet Paşa’nın annesi Cevriye hanım yalnız kalacaklardı,birlikte İzmir’e yerleştiler,birbirlerine arkadaş olacaklardı. Mevhibe Hanım, annesini ve kayınvalidesini hiç mektupsuz bırakmadı. Trende ve Lozan’da gördüklerini, konuştuklarını, yaşadıklarını hem “Muhterem sevgili validelerim” diyerek onlara yazdı.
Mevhibe hanım’ın mektuplarında sık sık şöyle satırlar vardır :
“Abdestimi aldım,namazımı kıldım,dışarı salona çıktım…
Sırbistan çok güzel fakat Kafirlerin yüzünü gördükçe canım sıkıldı…
İzmir’in Ramazanı nasıl? Camilere gidiyormusunuz?...”(2)
Evet bayrak sevgine ve inanç samimiyetine bundan daha güzel örnek olurmu?...
Şimdi bu iki Tarihci / yazarımızın yazılarını niye sizlere aktardığımı izah etmeye çalışayım:
Son zamanlarda özellikle Yüce Meclisimiz de (hasbelkader el / etek öperek) milletvekili olmuş ve büyük bir ihtimalle birilerine yaranmak adına Cumhuriyet’imize ve onu bize emanet eden Atatürk’ün en yakın silah arkadaşı olan İsmet İnönü’ye, söz sahiplerinin ancak kendilerine yakışacağı şekilde ithamlarda bulunanlar oldu. Okuduğumda irkildim ve sonra da kendi kendime:“ keşke biraz tarihimizi bilselerdi ” diyerek onlara acıdım..
(1): Bilal N. Şimşir : Ermeni Meselesi
(2):Taha Akyol : Bilinmeyen Lozan
İsmet Paşa ve arkadaşları verilen aradan sonra tekrar Lozan’a gitmek üzere 17 Nisan’da Ankara’dan trenle hareket ettiler. Trende müstesna bir yolcu vardı bu defa : Mevhibe İsmet. İsmet Paşa’nın bir ömür boyu vefalı ve onurlu hayat arkadaşı Mevhibe İnönü Hanımefendi.
Mevhibe hanım o zaman 26 yaşındadır.
Mevhibe Hanım, Süleymaniye semtindeki annesi Saadet Hanım’ı ve akrabalarını ziyaret etti. Ramazan ayıydı, akşamları Süleymaniye Camii’nde teravih namazlarına devam etti.
Heyecanlıydı, hem ilk defa çarşafdan çıkarak Batılı bir ülkeye gidiyordu,hem Lozan sebebiyle milli bir heyecan duyuyordu.
Mevhibe’nin annesi Saadet Hanım’la, İsmet Paşa’nın annesi Cevriye hanım yalnız kalacaklardı,birlikte İzmir’e yerleştiler,birbirlerine arkadaş olacaklardı. Mevhibe Hanım, annesini ve kayınvalidesini hiç mektupsuz bırakmadı. Trende ve Lozan’da gördüklerini, konuştuklarını, yaşadıklarını hem “Muhterem sevgili validelerim” diyerek onlara yazdı.
Mevhibe hanım’ın mektuplarında sık sık şöyle satırlar vardır :
“Abdestimi aldım,namazımı kıldım,dışarı salona çıktım…
Sırbistan çok güzel fakat Kafirlerin yüzünü gördükçe canım sıkıldı…
İzmir’in Ramazanı nasıl? Camilere gidiyormusunuz?...”(2)
Evet bayrak sevgine ve inanç samimiyetine bundan daha güzel örnek olurmu?...
Şimdi bu iki Tarihci / yazarımızın yazılarını niye sizlere aktardığımı izah etmeye çalışayım:
Son zamanlarda özellikle Yüce Meclisimiz de (hasbelkader el / etek öperek) milletvekili olmuş ve büyük bir ihtimalle birilerine yaranmak adına Cumhuriyet’imize ve onu bize emanet eden Atatürk’ün en yakın silah arkadaşı olan İsmet İnönü’ye, söz sahiplerinin ancak kendilerine yakışacağı şekilde ithamlarda bulunanlar oldu. Okuduğumda irkildim ve sonra da kendi kendime:“ keşke biraz tarihimizi bilselerdi ” diyerek onlara acıdım..
(1): Bilal N. Şimşir : Ermeni Meselesi
(2):Taha Akyol : Bilinmeyen Lozan