Kadın olmak zordur, erkek egemen toplumda. Sorumluluğu çoktur, yükü ağırdır omuzlarında. Annedir, çocuğuna bakmak zorunda. Eştir, kocasına hizmet etmek zorundadır hasta olsa da, yorgun olsa da.
Bir çok mesleği vardır; evinin hizmetçisidir, dadısıdır, ahçısıdır daha da aklınıza ne gelirse. Evinin dışında da çalıştığı bir işi varsa eğer, hem içeride çalışır hemde dışarıda.
Köylerde yaşayan kadınların işi dahada zordur. Tarlada,bahçede çalışırlar, hayvanlara bakarlar ev işlerinin yanında.
Kadın evinde karşılık beklemeden çalışır çalışır çalışır da, kıymeti bilinir mi? tartışılır. Fedakarca çalışmasının karşılığını, bazen sözlü bazen de fiziksel şiddet olarak alır. Aşağılanan kadın, horlanan kadın, tecavüze uğrayn kadın, tv. haberlerinde sıkca gördüğümüz gibi, cinayete kurban giden yine kadın.
Kadın olmak bu kadar zor iken, bi de " DUL" kadın olmak malesef çok daha zordur toplumumuzda.
Yaşamları toplum tarafından baskı altına alınır, özgürlükleri kısıtlanır. Nereye gidiyor ? Kimle konuşuyor ? v.b göz hapsinde tutulur. Mutsuz bir evliliği sürdürecek gücü kalmamış bir kadın ayrıldığında bu kez de toplum onu mutsuz eder.
Dul kadına en büyük darbeyi de hemcinsleri vurur. Kocasını kıskanırlar veya başkaları yakıştırır düşüncesiyle uzaklaşırlar, samimiyetlerini keserler. Ne yazık ki toplumda dul kadınlar hak etmedikleri halde manevi şiddete ve iftiralar naruz kalırlar. Kocası ölmüş bir kadının, sevdiği insanı, hayat arkadaşını kaybetmiş olmasının üzüntüsüne, toplum baskısının verdiği üzüntüler eklenir.
Kadın ve erkeğin cinsellik gözetilmeden, her konuda eşit hak ve özgürlüklere sahip olmaları gerektiğinin toplum tarafından kabullenilmesi, yine kadınlarımızın kendi ellerinde.
Kadınlar gerektiğinde hemcinslerine sahip çıkarlar ve destek olurlar ise, öyle bir güç birliği oluştururlar ki , bu güce kimse karşı koyamaz. Şunu da üzülerek söylemeliyim ki kadınlarımızın çoğu hemcinslerine destek olmuyorlar. Çekememezlik, kıskançlık duyguları genelde öne çıkıyor.
Biraz rahat, biraz özgür davranıyor diye masum kadınlara çirkin yakıştırmalar yapan kadınlar; aslında kendi özgürlüklerini kısıtlamış olduklarının farkında ve bilincinde değiller. Bunu yapan kadınlar, erkeğin egemen olduğu toplumumuzda herzaman erkeğin iki metre gerisinde yürümeye mahkumdurlar.
Sevgili kadın okuyucularım; kadınlar, fiziksel güç gerektirmeyen her iş dalında ve de siyasette en az erkekler kadar başarılıdır, değerlidir.
Ulu önder, Mustafa Kemal Atatürk, kadına verdiği değeri, tüm Avrupa ülkelerinden önce Türk kadınına seçme ve seçilme hakkını vererek göstermiştir.
Nankörlük etmeden, ikinci sınıf vatandaşlıktan çıkmış olmanın sevinci ve gururuyla haklarımıza sahip çıkalım.
Kadının olduğu yerde sevgi vardı, şevkat vardır, barış vardır.
Kadın isterse dünyayı değiştirir.
Hayırlı ramazanlar, sevgiyle kalın.