Şeyh Edebali Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Bölüm Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Selma GÖKTÜRK ÇETİNKAYA, Bilecik’in düşman işgalinden kurtuluşunun yıl dönümünde Milli Mücadele yıllarına ilişkin dikkat çeken bir yazı kaleme aldı.
Milli Mücadele yılları döneminde Bilecik’te yaşanan olaylara ilişkin tarihin tozlu sayfalarından çıkarttığı belgeler ile günümüze ışık tutan Dr.Öğr. Üyesi Selma GÖKTÜRK ÇETİNKAYA,dönemin koşullarını ve yaşanılanları tarih tarih, olay olay işledi.
Dr. Öğr. Üyesi Selma GÖKTÜRK ÇETİNKAYA, Bilecik’in düşman işgalinden kurtuluşunun 97’inci yıl dönümüne ilişkin yazdığı yazıda ;
“1914’te başlayan Birinci Cihan Harbi, Osmanlı Devleti için 30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Mütarekesi ile nihayete ermiş, bu mütareke aynı zamanda Osmanlı Devleti için sona eriş metni olmuştur. Nitekim mütarekenin hemen ardından İstanbul fiilen işgale uğramış (resmi işgal 16 Mart 1920’dir), özellikle 7. ve 24. maddeleri de işgal için düzenlenmiştir. Bu bağlamda 15 Mayıs 1919’da İtilaf güçleri Yunan askerlerini (işgalde sadece Yunanlarla savaşılmadığını da belirtelim) 7. Madde gereğince İzmir’e çıkartmışlardır. İzmir’in işgalini Aydın, Nazilli, Menemen, Bergama, Manisa, Eskişehir, Bursa, Kütahya, Afyon ve Uşak’ın işgali izlemiştir. Bu işgal döneminde Bilecik de 1921 yılının başı itibariyle işgallere maruz kalmıştır. İşgaller diyoruz, çünkü Bilecik, ilki 8 Ocak 1921’de başlayıp üç gün devam eden işgalin sonrasında 24 Mart-1 Nisan arasında 8, 12 Temmuz 1921-6 Eylül 1922 arasında da 14 ay 25 gün süren işgaller silsilesine maruz kalmıştır. Büyük Taarruzun ardından düşman işgalindeki yerlerin temizliği başlamış ve 6 Eylül 1922 Çarşamba günü Bilecik düşman işgalinden kurtarılmıştır.
Esasen işgaller İtilaf güçlerinin Sevr Anlaşması’nı Ankara Hükümeti’ne kabul ettirememelerinin etkisiyle büyümüş ve Sevr’i Ankara’ya kabul ettirme çabalarının son noktası da Bilecik Mülakatında yaşanmıştır. Bu görüşme, Ankara’nın kararının netliğini ortaya koyması bakımından mühim olup İstanbul Heyetinin de Ankara’ya götürülmesi şeklinde nihayete ermiş ve işgal güçleri sanki bunun rövanşını almak için hadisenin geçtiği coğrafya olan Bilecik’e doğru yönelmişlerdir. Elbette asıl olan Bursa’dan Ankara’ya ulaşabilmek üzere bu güzergâhı ele geçirmek hevesidir. Nitekim Sevr’in reddedilmesi Yunan güçlerinin ilerlemesini beraberinde getirmiş, Bursa-Uşak Hattını ele geçiren Yunan ordusu Bilecik’i alarak Eskişehir’e ulaşmayı ve demiryolu hattını sonrasında da Ankara’yı ele geçirip savaşı bitirmeyi ve Sevr’in yürürlüğe konulmasını sağlamayı planlamıştır. Buna karşın 10 Kasım 1920’ye kadar Batı Cephesi Komutanlığı yapan Ali Fuat Paşa da bir savunma planı hazırlamıştır. Bu plana göre ordu birlikleri Kuvayı Milliye kuvvetleriyle beraber Eskişehir-Seyitgazi, İnönü-Bozüyük ve Afyonkarahisar’da toplanarak Yunan askerinin Ankara’ya uzanmasının önüne geçecektir. Yunanların Bursa ve Uşak yığınaklarından birisi karşısında kuvvetli bir ordu, diğerinin karşısında ise oyalama harbi yapacak bir kolordu bulunduruncaya değin yıpratma harbi verilecektir. Yunanların Eskişehir’e saldırması durumunda ise İnönü veya Seyitgazi’de durdurulmalarına dikkat edilecektir. Bu planın sonraki süreçte Batı Cephesindeki emirlerde uygulandığını görmekteyiz.
Bu doğrultuda Bilecik ilk kez 8 Ocak 1921 tarihinde işgal edilmiştir. Yani Bilecik görüşmesinden yaklaşık 1 ay sonra. 8-9 Ocak akşamı, karşısında zayıf örtme kuvveti bulan ve bu yüzden fazla zorlukla karşılaşmayan Yunan askeri, Bilecik-Karaköy-Muratdere hattına gelmiştir ki bu süreç İnönü Muharebelerini de içermektedir. Yani bir yandan Bilecik işgal edilmiş, öte yandan İnegöl-Pazaryeri üzerine gidilerek İnegöl Ovası ile Karaköy-Bilecik-Osmaneli hattındaki Sakarya Boğazı arasında yer alan Ahu Dağlarını aşıp 9 Ocak’ta İnönü önüne gelmişlerdir. 24. Tümen’in Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa’ya çektiği telgraflardan Pazaryeri’ndeki alay mevcuduna takviye birlik gönderilmesi gerekliliği üzerinde durulduğu dikkat çekmektedir. Ama I. İnönü Muharebesi’nin ardından Fevzi Çakmak Paşa’nın söylediği gibi Pazarcık’ta yani Pazaryeri’nde bir hücum taburu düşmanın yirmi misli kuvvetine karşı sebat ederek bir gün daha kazanmıştır ki bu durum Eskişehir’e geçişi geciktirmiştir. I. İnönü Savaşı, içte ve dışta büyük yankı uyandırmıştır. 1924’te Hakimiyet-i Milliye’de bu savaşı değerlendiren Yahya Kemal Beyatlı’nın sözleri şu şekildedir:
“Bir sene evvel bir sonbahar günü Bozüyük tren istasyonunda bekleyen İsmet Paşa, etrafını almış olan mebus, köylü ve halk adamlarına etrafındaki tepeleri göstererek askeri terimlerden tamamıyla arındırılmış bir lisan ile I. İnönü Muharebesi’ni naklediyordu. Hepimiz kulak kesilmiş onu dinliyorduk. Muzafferiyeti yaratmak için ordu lazım, orduyu yaratmak için ise muzafferiyet lazımdı. İşte bu iki ucu bir araya getirmeye çalışıyorduk. İnönü Muharebesi bu meselenin birinci merhalesi oldu.”
Elbette I. İnönü’den bahsettiğimizde Akpınar’a ayrıca değinmemiz gerekmektedir. Bozüyük’ün Akpınar köyü ki İnönü Savaşları Şehitliği’nin de bulunduğu mahal, Konya gazetesi olan Öğüt’te de belirtildiği üzere Megalo İdea’nın gömüldüğü bir lahittir ve Akpınar’da Türklük basü badel mevte uğramış, Avrupa’nın ısıran dişleri ve kemiren tırnakları karşısında Türklük kurtulmuştur. 20 Ocak 1921 tarihli Öğüt gazetesinde “Akpınar Çanakkale kadar büyük, Çatalca’dan yüksek, Plevne’den parlak, Kars’tan Bülent, Kanije’den kıymetdar, Bağdat’tan şöhretli, İstanbul’dan ulvi, Niğbolu’dan muhterem, Bursa’dan mübarek, İznik’ten mübeccel, İnegöl’den muazzez, Yarhisar, Bilecik ve hatta Karacahisar’dan daha mukaddestir. Çünkü onlar Türklükle doğmuş, yaşamış ve Akpınar onu ölümden kurtarmıştır” ifadeleri geçmektedir. Yunan güçleri, I. İnönü’de Akpınar-Kovalca hattını işgal ettikten sonra ilerleyemeyeceklerini anlayıp taarruzlarını burada durdurmuşlardır.
I. İnönü’deki yenilgisini unutturmak isteyen Yunanistan, yeni bir saldırı planı hazırlayarak II. İnönü Muharebesi’ne sebebiyet vermiştir. Yeni bir Yunan taarruzu bekleyen Türk Genel Kurmay Başkanlığının tatbik ettiği savunma planı dahilinde kıtalar hareket etmiştir. Bursa mıntakasında düzensiz bir şekilde geri dönmekte olan düşmanı takip eden kıtalarımız 2 Mart’ta Bilecik-Pazaryeri hattına ulaşmıştır. Düşmanın geri dönüş hattına sevk olunan kıtalar Köprühisar ve Nazif Paşa-Kınık hattına taarruz etmiştir. Muharebe meydanında düşman binlerce kayıp vermiş, 1 Mart akşamı süvarilerimizin Söğüt’e girmesi üzerine Bilecik istikametine atılan düşman, meydan harbinde ve yollar üzerinde pek çok topçu ve piyade cephanesiyle, silah ve makineli tüfek bırakmıştır. Karaköy boğazında tarafımızdan obüs topu, otomobil ve tayyare ele geçirilmiştir. Murat Vadisi’ne çekilen düşman kuvvetlerinin önü kesilerek bunlar kuzeye atılmıştır.
24 Mart 1921’de düşmanın ilerlemesiyle Yenişehir-İnegöl hattından ileri harekatı sürdüren birliklerimiz aldıkları emir doğrultusunda Bilecik-Pazaryeri doğusundaki hazır mevzilere çekilmişlerdir. Ertesi gün ise Bilecik’ten ilerlemek isteyen Yunan güçleri, topçu ateşimizle geriye atılmışlardır. Karaköy istikametinde hareket eden piyade, süvari ve topçudan oluşan bir düşman kuvveti, Türk ateşiyle Pazaryeri istikametinden geldiği yöne geri çekilmiştir. 1 Nisan’da yine Pazaryeri istikametinde geri dönmekte olan düşmanı takip eden kıtalarımızla düşman süvarileri arasında Bozüyük’te meydana gelen savaşta Yunan askeri esir alınmış, silahlar ve hayvanlar ele geçirilmiştir. Söğüt, Bilecik ve Bozüyük’ten Pazaryeri şoselerine çekilen düşman kolları üzerine tayyarelerimiz tarafından bombalar atılmıştır. Düşmanı takip eden birliklerimiz Bilecik-Pazaryeri hattında geri çekildiği yeri kesmiş, süvarilerimiz Söğüt’e girmiştir. Ve ordumuz düşmanın binlerce ölüyle beraber bıraktığı top, malzeme ve tayyareye el koymuştur. Murat Vadisi’nde firar edenlerin önü kesilmiştir. 4 Nisan’daki resmi tebliğe göre Pazaryeri-İnegöl yönüne çekilen düşmanı takip eden birliklerimiz pek çok esir almış ve uçak ile çok sayıda sahra ve cebel mermisi ve bir miktar barut ele geçirmiştir. Söğüt ve Bozüyük yeniden kazanılırken düşman Bilecik ve Pazaryeri’ne doğru ilerlemiştir. Fevzi Çakmak Paşa’nın sözleriyle “Yunan başkumandanı Papulos, Karaköy’e kadar gelmiş ve alayların arkasından hücum ettirmiş ve daima bizim cenahlarımızdan taşarak bir taraftan gerilerimize doğru düşmek planını takip ettiği halde bir taraftan da ihtiyat kuvvetleriyle merkezimizi iki fırka kuvvetiyle yarmak istemiştir. Başkumandanlarının gözü önünde savaşan Yunanlar türlü kabiliyetlerini sarf etmişlerdir. Lakin bunların gayretleri Türk safları önünde tamamıyla kırılmıştır.” Ancak bu süreçte Sakarya doğusundaki ve Söğüt ile Bilecik arasındaki Müslüman köy ve camileri büyük çoğunlukla yakılmış ve düşman Söğüt’ten çekilirken Ertuğrul Gazi Türbesini bombayla tahrip etmiştir. Bilecik’te 80 kadar kadın Bilecik şosesindeki gazhaneye toplanarak burada kendilerine türlü kötülükler yapılmıştır. Geçtikleri yerlerde vahşet dolu eylemlere girişen Yunanlar, Bilecik müftüsü ile dört beş Müslüman genci feci şekilde şehit etmişlerdir. Yine birkaç hanesi hariç Bozüyük Yunanlar tarafından yakılmıştır. Bozüyük’teki resmi daireler zarardan korunmuştur. Halka ait bütün evler alt üst edilmiş, tamamen yakılmış ve tahrip edilmiştir. Evleri yağma eden, içindeki eşyaları gasp eden ve sakinleri korkutan düşman, çekildiği yerlerde feci bir sefalet ve harabe bırakmıştır. Yunan askeri Bilecik, İnegöl, Yenişehir havalisinde 2.780 bina, 35 cami, 10 mektep yakmış, erkek, kadın, ihtiyar, çocuk birçok Müslüman’ın canına kıymıştır. Bilecik’te 1.800 hane, 320 dükkân, 18 hane, 20 tekke, 1 mescit ile 8 cami, 20 ipek fabrikası, 9 fırın, 2 medrese yakılmıştır. 22 erkek ve kadın yakılarak, 8 kişi boğularak, 5 kişi yaralanma neticesi şehit düşmüş; 21 kızlık bozma, 52 tecavüz ve 18 iskat-ı cenin yani çocuk düşürme olayı Bilecik’te yaşanmıştır.
Bilecik’in Peylerzu karyesinde yani köyünde (bu köyün ismi İçişleri Bakanlığı İller İdaresi Genel Müdürlüğü’nün listesinde yer almamaktadır, bu yüzden günümüzdeki ismine ulaşamadığımı belirtmek isterim); 31 hane, 12 samanlık, 1 cami, 2 mektep; Çakırpınar’da 11 hane, Cuma karyesinde 8 samanlık, Kiverler karyesinde 1 hane, 6 samanlık, Mahan’da 37, Selüz’de 2 hane yakılmıştır. Huzurveren karyesinde de 1 kişi şehit edilmiştir. Küplü’nün Aşağı karyesinde 1 cami, 1 mektep, 50 hanelik İslam mahallesi ve Yeniköy’de tamamen 1 mektep ve 1 cami ve 130 hane, Beytimur karyesinde 2 hane yakılmış, Küplü kasabasındaki Veliddin Paşa camisi minberi tahrip edilmiş ve camilerin içindeki bütün eşya ve levhalar ayaklar altına alınıp ezilmiştir. Abbaslık’tan 4 şehit, 1 yaralı, Şükraniye ahalisinden 2 esir, Kurt köyünden 2 şehit, Nur’dan 4, Yeniköy’den yine 3 şehit vardır. Pazarcık’ın Gümüşdere karyesinde 150, Karaköy’de 12 hane yıkılmıştır. Pazarcık kasabasında Oymak Mahallesi muhtarıyla ahaliden üç kişi şehit edilmiştir. Bilecik’in Yarhisar nahiyesinde 8, İlyasbey’de 32 hane, 22 samanlık, 3 fırın, Orkuca karyesinde 1 hane, bir samanlık, Ganik karyesinde 1, yine listede ikinci kez geçen Orkuca’da 5, Kuduzbey’de 1 hane, Hasandere karyesinde 1 hane yakılmıştır. İlyasbey’de 3, Ganik’de 1, Orkuca’da 25 tecavüz ve bu köyde 12 kızlık bozma vardır.
Dönemin yayın organlarından Açıksöz Gazetesinde “Beslediğimiz Kargalar!” başlığı ile çıkan haberde I. İnönü Muharebesi’nden sonra Yunanlar kaçarken Söğütlü 250 Rum ile beraber gittiği belirtilmiştir. Bunlardan 82’sinin bu defa taarruz eden düşmana kılavuzluk ettiklerinin resmi araştırma ile sabit olduğunun Ankara gazetelerinde yazdığı da bu gazetede ifade edilmiştir. “Namertler İlk Pâyitahtımız Güzel Söğüt’ü Kül Ettiler” başlığıyla geçen haberde ise Yunanların Söğüt kasabasında yaptıkları mezalim ve felaket hakkında gelen resmi malumattan görülmektedir ki Söğüt kasabasında 631 hane, 606 dükkân, 18 han, 5 camiî şerif, 1 tekke, 2 medrese, 1 fetvahane yakılmıştır. Düzdağı’nda 4 hane, 2 samanlık, 2 dam, 1 arsa, 2 ambar, 1 fırın; Zive’de 2 hane eşyalarıyla beraber yakılmıştır.
28 Nisan 1921 tarihli “Söğüt ve Civarında Yunan Vahşet ve Şenaatleri Hakkında” verilen resmî açıklamadan bahsedecek olursak Yunanların dönüş esnasında Söğüt ile civarında nasıl vahşet girişimlerinde bulundukları hakkında çıkan açıklamalar şöyledir: “Yunanlar Söğüt’te İslam mahallelerini mıntıkalara taksimle her mıntıkadaki evlerin eşyasını yağma ettikten ve kıymetli olanlarını otomobil, araba ve hayvanlarla arkaya ve arta kalan yerli Rumların hanelerine naklettikten sonra orayı ateşe vererek İslam mahallelerini hemen hepsini yakmışlar ve evlerinde kalan iki ihtiyar kadının dilhırâş feryatlar etmesini raks ve musiki ile temâşâ eylemişlerdir. Müteakiben halkla alay edercesine iki Yunan zabiti ile Söğüt Rum papazı Leonidas ve sabık mal müdürü muavini Burdanid’den oluşan inceleme heyeti vasıtasıyla güya evleri ateşe verenlerin kimler olduğunu araştırmışlar ve işlenen bu vahşetin suçunu Müslüman halka yüklemeye çalışarak bazı çaresizleri kendi tarafına çekmiş, sorguya çekmiş ve Rumca yazdıkları bazı evrakı bunlara imzalatmış ve Mustafa isminde birisiyle altmış yaşlarında Saraylı Şayiste Hanımın suçlu olduklarının tahkik edildiğini ve cezalarının verildiğini duyurmuşlardır. Hala Mustafa ve Şayiste Hanım’ın nerede bulundukları bilinmemektedir. Söğüt’te yakılan ve Müslümanlara ait binaların kıymeti 557.767 liradır. Yakılan evlerden alınıp götürülen eşyanın kıymeti ise asgari 126.000 liradır. Söğüt’e yarım saat mesafede Serhoca karyesinde 57 hane ve 1 mektep ile 1 cami yakılmıştır. Eşyasıyla beraber yakılan bu evlerin kıymeti 23.000 liradır. Bu köyde yanmaktan kurtulan evlerle diğer köylerin çoğunun eşyası tamamıyla soyulmuştur. Söğüt kasabasıyla yedi köyden toplu olarak 2610 kilo buğday, 1145 kilo arpa, 2110 koyun ve keçi, 177 öküz, 120 inek, 78 merkep, 47 beygir, 346 sığır, 16 manda, 31 katır, 699 lira altın para alınmıştır. Köylerde yapılan çapulculukla alınan ve tayin miktarına imkân olmayan zahirelerle küçük ve büyükbaşlar bu hesaba dâhil değildir. Bunların kıymeti 75.000 bin lira ederindedir. Önceki söylediklerimden başka 2 kızın kızlık zarı bozulmuş, 4 kadının namusu kirlenmiş, biri kadın olmak üzere yedi nüfus daha şehit edilmiştir. Bütün Söğüt ve havalisi harabe halindedir.
1 Mayıs 1921’deki “Yunan Soyguncularının Bilecik’teki Habâsetleri (Kötülük)” başlıklı resmi beyanda Bilecik’teki Yunanların 279.935 liralık nakliye aracı, büyükbaş, küçükbaş ve zahire, 1.945 lira nakit gasp ettikleri ve 219.351 lira kıymetinde bina yaktıkları ifade olunmuştur. 14 Temmuz 1921 tarihli resmi tebliğde Bursa mıntıkasında Yenişehir-İnegöl yollarından ilerleyen düşmanın Bilecik hattına vardığı, 15 Temmuz’da Bursa mıntıkasında sol kanat koluyla Yeniköy’e kadar ilerleyen ve Yeniköy-Pazarcık hattında duran düşmanla ileri kıtaatımız arasında topçu ateşi yaşandığı belirtilmiştir. 16 Temmuzda ise Bursa mıntıkasında Yenişehir Bilecik yoluna ilerleyen düşman kuvvetlerinin yan ve gerilerine taarruz eden askerimiz tarafından Bilecik ve Köprühisar’ın işgal edildiği, Köprühisar’daki düşmanın Yenişehir’e doğru firar ettiği, erzak ve cephane yüklü 13 yük ve 1 binek otomobilinin ganimet olarak alındığı, biri zabit olmak üzere bir miktar esir aldığımız belirtilmiştir. 17 Temmuzda Bursa mıntıkasında Bilecik civarında düşman gerilerine taarruzun devam ettiği, Yenişehir’in hafif çarpışmadan sonra kıtaatımız tarafından geri alındığı ve bir miktar erzak ve cephane ganimet olunduğu, Pazarcık cephesinde lehimize muharebelerin yaşandığı ifade edilmiştir. 21 Temmuzda Bursa mıntıkasında Bilecik civarındaki askerimizin düşman gerilerindeki faaliyetinin başarılı şekilde devam ettiği, 23 Temmuzda Bursa mıntıkasında Bilecik güney sırtlarında düşmanla çatışmalar olduğu, 24 Temmuzda yine Bilecik civarında Türk askeriyle düşman arasında karşılıklı topçu ve piyade ateşi yaşandığı bildirilmiştir.
5 Ağustos 1921 tarihli resmi tebliğe göre Söğüt ve Bozüyük istikametlerinde akın yapan süvarilerimiz düşmanın sınır muhaberesini tahrip etmiş, otomobillerini ateşe tutarak şoförlerini yok etmiş ve telaşa düşen düşman kuvvetinin süvari, topçu ve piyade kıtaatı sevk etmesine sebep olmuştur. 8 Ağustostaki resmi tebliğden düşmanın piyade ve süvariden oluşan bir kuvvetinin Söğüt kuzeydoğusundaki Samri karyesine geldiğini ve halka işkence yaptıktan sonra zorla küçükbaş ve büyükbaş hayvanları toplayarak döndüğünü öğrenmekteyiz. 9 Eylül’de Bilecik tekrar Yunanlar tarafından yakılmış, ahalinin malları gasp edilmiştir. 26 Eylül’de süvarilerimiz Bozüyük kuzeyindeki Karaköy istasyonuna baskın yaparak düşmana zayiat verdirmiş ve bir miktar esir almıştır. Bu esnada düşman çekildiği köyleri yakmış ve küçük çocuklar ve kadınlar dâhil katliam etmiştir. Mezalim ve felaketi örtmek için köylerden, evvela iyi muamele olunduğuna dair zorla mazbata almıştır. Türk askeri 27 Eylülde Bilecik kuzeyinde Cumali ve İlyasca arasında bulunan düşman müfrezelerine baskın yaparak bunları dağıtmış ve esir almıştır. 11 Ekim’de Kocaeli mıntıkasında çeşitli sınıflardan oluşan bir düşman müfrezesi Bilecik kuzeyindeki kıtalarımıza saldırmışsa da karşı taarruzumuzla tard ve takip olunmuştur. 17 Ekimde Bilecik istikametinde düşmanın bazı köyleri yakmakta olduğu görülmüştür. 28 Ekimde Yunanlar Bilecik köprüsü civarında un fabrikasıyla Bilecik’teki değirmeni tahrip etmiş ve alanın büyük kısmını yakmışlardır. Köprühisar kuzeydoğusundaki İlyasbey köyünün ahaliden tahliyesi Yunanlar tarafından talep edilmiştir.
Yunan ordusu, İnönü Muharebelerinden sonra, Türk ordusuna karşı Batı Anadolu’yu vermemek adına Gemlik Körfezi’nden Bilecik-Eskişehir ve Afyon doğusuyla Menderes Nehri’ni takiben Ege Denizi’ne dayanan savunma hattını yaklaşık bir yıl boyunca tahkim etmişse de 30 Ağustos 1922 Çarşamba günü Türk ordusunun büyük zaferiyle bu durum sona ermiştir. Bu süreçte Bilecik ve çevresinde düşmanın yıpratıldığı aşikardır. 28 Temmuz 1922’de Söğüt mıntıkasında bir düşman postasına başarılı bir baskın yapılarak zayiat verdirilmiş ve bazı silahlar ve malzeme ganimet edilmiştir. 12 Ağustostaki resmi tebliğe göre Bilecik mıntıkasında ve Porsuk güneyinde mevziimize karşı ilerlemek isteyen küçük düşman kıtaları ateşlerimizle uzaklaştırılmıştır. Bu süreçte düşman cephesinin çeşitli kısımlarında yangınlar devam etmiştir.
7 Eylül 1922 tarihli resmi tebliğde ordumuzun sağ kısmında Bozüyük civarındaki taarruz harekatımızın başarıyla sonuçlandığı ve Bozüyük’ün tarafımızdan geri alındığı yazılmıştır.
Bilecik’in kurtuluşu Açıksöz gazetesinde ilk olarak 17 Haziran 1921’de yazılmıştır. Açıksöz Gazetesine göre Bilecik’te 84 kadın, 26 erkek ve cinsiyeti yazılmamış olan 66 kişi, yani toplamda 176 kişi şehit olmuştur. Yaralanan 27 kişiden 4ü kadın 23ü erkektir. Bilecik’te tevkif, taciz, hapis ve tehcire maruz kalan 492 kişi vardır. Bilecik’te 1.958.998 lira gasp edilmiştir. 815 büyükbaş, 2110 küçükbaş hayvan gasp edilmiştir. 1 köy, 3675 hane, 8 okul ve medrese, 37 cami yakılmıştır. Ayrıca 926 dükkan, 30 samanlık, 10 fırın, 21 fabrika yine yakılmıştır. Bilecik’e bağlı Söğüt, Bozüyük, Pazarcık, Metris Tepe, Hamidiye, Murat Vadisi, Nazif Paşa, Buzhane, Kılınclı, Alibey, Düzsaraycık, Peylerzu, Çakırpınar, Kiverler, Mahan, Selüz, Huzurveren, Küplü, Şükraniye, Gümüşdere, Yarhisar, İlyasbey, Ganik, Orkuca, Kuduzbey, Hasandere, Düzdağı, Serhoca ve Samri’de olaylar yaşanmıştır.
İnönü Muharebeleri Bozüyük’e 10 km. mesafede bulunan İnönü mevziilerinde gerçekleşmiş ve bu savaşta Bilecik halkının gösterdiği çabalar ile Türk ordusu Yunanlılara karşı başarı kazanmıştır. Ayrıca Eskişehir-Kütahya Savaşı, Sakarya Meydan Muharebesi ve Büyük Taarruz da Bilecik ve çevresini içeren bu coğrafyada gerçekleşmiştir. Bu süreçte Bilecik ve çevresi konuşmanın başında da belirttiğim üzere üç kez işgale uğramış, hem Yunan ordusunun hem de bölgedeki Rum ve Ermeni çetelerinin zulmüne uğrayan Bilecik, 6 Eylül 1922’de Yunan işgalinden kurtarılabilmiştir. Bu mücadelede Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerinin Anadolu’nun her yerinde olduğu gibi Bilecik’te de önemli rol oynadığını söylemek gerekir. Bu konuda 7 Nisan 1921’de henüz 36 yaşındayken Yunanlıların şehit edeceği Bilecik müftüsü Mehmet Nuri Efendi önderliğinde kurulan Bilecik Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti, yine Bozüyük, Söğüt ve İnönü Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerinin etkisi büyük olmuştur.
İşgal süreci içinde Bileciklilerin karşılaştığı mezalimi biraz daha açarak sözlerime devam etmek istiyorum. Yunan mezalimiyle ilgili ilk belge 25 Ocak 1921 tarihli. 13 Ocak 1921’de Bilecik’in işgal edildiğini ifade eden bu belgede Söğüt’ten Yenişehir’e kadarki köylere zarar verildiği belirtilerek Yeniköy’de canlı kedi bile görülmediği, Söğüt’ten Bilecik’e kadar ki güzergahta öbek öbek tavuk tüyleri olduğu yazılmıştır. Aşağıköy’de tüm evlerin yağmalandığı, hayvanların sürüldüğü, köylülerin soyulduğu ve 70 yaşındaki köy muhtarının süngü darbeleriyle şehit edildiği, Kızılsaray’da üç kızın bekaretinin bozulduğu, Bilecik istasyon binasının, ambar ve memurin binalarının büyük ölçüde yakıldığı, yerli Hristiyanların köylerdeki eşyaları yağma ve talan ettiği yazmaktadır. Şöyle söyleyebiliriz ki Ertuğrul Sancağı Mutasarrıfı olan Salih Beyin 17 Nisan 1921 tarihli raporuna göre Söğüt merkezde 631 ev, 606 dükkân, 18 han, 4 cami, 2 medrese, 1 fetvahane, 1 çamaşırlık ve 1 okul Yunanlar tarafından yakılmıştır. Bu rapor daha yaklaşık 3 aylık bir sürece aittir.
Bilecik’te ikinci işgalle birlikte mezalim daha da artmıştır. 14 Nisan 1921’de Batı Cephesi’ne gönderilen rapora göre Bilecik’te 1800 hane, 330 dükkân, 18 han, 4 hamam, 2 tekke, 1 mescit, 8 cami, 2 ipek fabrikası, 9 fırın, 6 devlet dairesi, 2 medrese yanmıştır. Erkek ve kadın 22 kişi yanarak, 8 kişi boğularak, 5i de yaralanarak şehit düşmüştür. 21 kızlık bozma, 52 ırza geçme, 18 çocuk düşürme olayı yaşanmıştır. Ayrıca bir köyde 41 ev, 12 samanlık, 1 cami, 2 mektep; Çakırpınar’da 11 ev, Cumali’de 8 samanlık, Kepirler’de 1 ev, 6 samanlık, Mahan’da 37 ev, Selöz’de 12 ev yakılmıştır. Çukurviran’da 1 kişi şehit edilmiştir. Küplü’nün Aşağı Köy’ünde 1 cami, 1 okul, 50 hanelik İslam mahallesi, Yeniköy’de 1 okul, 1 cami, 130 hane, Beğtimur’da 2 hane yakılmıştır. Abbaslık’ta 4 şehit, 1 yaralı ve Şükraniye’den 2, Esirkurt’tan 2, Beğtimur’dan 4 şehit ve Yeniköy’den yine 3 şehit vardır. Küplü’deki Veliyüddin Paşa Camii Şerif’i minberi ayaklar altına alınmıştır. Kuran-ı Kerimler yakılmıştır. Şunu da belirtelim 1921 yılında Yunanlılar tarafından işgal edilen Küplü’de o günlerden bugüne hiçbir yapı kalmamıştır. Sadece Ayazlara ait beyaz badanalı evin çok değişmiş olmakla birlikte bugüne gelebildiği söylenmektedir. Pazaryeri’nin Gümüşdere köyünde 150 hane, Karaköy’de 12 hane yakılmıştır. Pazarcık’ın Emir-i Atik Mahallesi muhtarıyla ahalisinden 3 kişi şehit edilmiştir. Pazaryeri’nin de üç kez işgal edildiği ve Ayıcı Arif Bey komutasındaki birliklerin, Küçük Elmalı köyünden Ali Efe ve Alınca köyünden Abaza İzzet’in mücadeleleri sonrasında 5 Eylül 1922’de harabe olarak Yunanlardan kurtarılabildiğini söyleyelim. O dönemde 85-90 hanelik bir yerleşim yeri olan Gölpazarı da Telgraf müdürü Ziya Bey liderliğindeki milis kuvvetler ile Yunan birliklerine karşı durmaya çalışmış, milislere silah yardımı ise Osmanelili Rafit Ona tarafından sağlanmıştır. İşgal sırasında Yenişehir’den 40 dükkan ve kahvehane, 1 mescit, 1 mektep, 8 hane yakılmış, on hane ile bir cami ve bir fırın top mermisiyle tahrip edilmiştir. Menteşe, Kabaçınar, Toprakocak, Dereköy, Karacaali, İncepınar, Boğazköy, Ciladak, Koyunhisar köyleri ve Ümran çiftliği yakılmıştır. Akçapınar’da erkek ve kadın toplamda 10 şehit düşmüş, İnegöl’ün Rüşdiye ve Mamure köyleri yakılmıştır. Göğüsleri kesilip duvara yapıştırılmak ve ırzları ayaklar altına alınmak suretiyle 15 kadın kesilmiş, 70-80 yaşlarında 11 ihtiyar şehit edilmiş, 9 çocuk doğranmıştır. Ayrıca tedavi altına alınan 25 yaralıdan bahseden belge vardır. Yarhisar merkezi İlyas Bey köyünde 36 hane, 21 samanlık, 3 fırın; Okluca’da 1 hane, 1 samanlık, Kınık’ta bir hane, Erkoca’da 5 hane, Kendirli’de 1 hane, Hasandere’de 4 hane yakılmıştır. İlyasbey’de 3, Kınık’ta 1, Erkoca’da 25 ırza geçme, 12 kızlık bozma vardır. Bu saydıklarım sadece 1921’in 14 Nisan tarihli raporunda bildirilen vakalardır. Ve Bilecik’in işgalinin sona ermesine daha bir yıldan fazla zaman vardır. Hepsini saymaya ne yüreğimiz ne de süremiz yetmeyecek. Bu sebeple sonraki yaşananları genel olarak ifade ettiğimiz zaman şunları söylememiz mümkün; 6 Eylül 1922’de, yani tam 97 yıl önce, Bilecik kurtarıldığı zaman eski Bilecik’ten geriye fazla bir şeyin kalmadığını söyleyebiliriz. Yangın ve tahribattan kurtarılabilen yerler sadece Yukarı Mahalle’de birkaç ev ve Tabakhane Mahallesidir. Toplamda 1956 ev, 331 dükkan, hükümet konağı, bütün fabrikalar, camiler ve türbeler tamamen yanmıştır. İşgal sırasında Yunanlar tarafından esir alınan Bilecikliler de olmuştur ki bunlardan bir kısmı Atina’ya götürülmüşlerdir. Yine halkın elindeki tüm gıda malzemelerine zorla el konulmuş, hem iaşelerini bunlardan sağlamışlar, kullanmadıklarını da çamur ve kül içine atarak veya içlerine pislik karıştırarak tüketilemez hale getirmişlerdir. Hiçbir hayvan canlı bırakılmamıştır, halkın parası gasp edilmiştir.
Anadolu’nun her köşesinde yaşanılan vakalarla hemen hemen benzerlik gösteren, halkın inancı ve bağımsızlığa olan düşkünlüğü ile üstesinden gelinebilen bu işgaller, Türk milletinin var olma azminin başarısı olarak tarihe büyük puntolarla yazılmayı hak etmiştir. Bu bağlamda, bu topraklarda bağımsız olarak yaşayabilmemizi sağlayan, Mustafa Kemal Atatürk’e inanarak onun yanında yer almış olan Anadolu insanını ve bu minvalde sevgili Bileciklileri saygıyla kucaklıyor, dünden bugüne bağımsızlık uğrunda canını feda edenleri rahmetle anıyorum.” ifadelerine yer verdi. Göktürk Çetinkaya diğer yandan son olarak konuyla ilgili Prof. Dr. Ali Sarıkoyuncu ve Doç. Dr. Taner Bilgin'in çalışmalarının önemini vurgulayarak, yazının hazırlanmasında bu çalışmalardan istifade ettiğini ifade etti.