ÖZGÜR ÖZEL NE DEMEK İSTEDİ ?

CHP Grup başkanvekili Özgür Özel Mecliste yaptığı basın toplantısında Diyanet İşleri Başkanlığının ‘okul öncesi eğitim’ adı altında başlatmış olduğu 4/6 yaş arası çocukların eğitimi ile ilgili eleştirilerde bulunurken konuşmanın arasında ‘bir ortaçağ zihniyetine yönelmenin, bunu kurumsallaştırmaya çalışmanın..’ şeklinde cümleler söyledi.

‘Ortaçağ zihniyeti’ veya ‘Karanlık Çağ’ genelde M.S 476-1492 yılları arasını kapsayan Batı Roma imparatorluğunun yıkılışı ile Amerika’nın keşfini yada 1453 İstanbul’un Fethini kapsayan bir dönemi ifade eder. Yani bin yıllık uzun bir süreçtir.

Tabii bu dönemin tümünü karanlık bir çağ olarak ifade etmek mümkün değildir. Bu dönemin sosyal, siyasal, ekonomik ve hukuki düzenini belirleyen sistem feodalitedir. Siyasal sisteminin en önemli unsuru ise Hıristiyanlık dini olmuştur.

Roma imparatorluğunun zayıflamaya başlamasıyla, Kilise ve papa yönetimin en güçlü unsuru haline gelmişlerdi. Düşüncelerinin teolojik* temeli şuydu: “ Siyasal güç kişinin bedenine hükmeder, dini güç ise ruhlarını yönetir, ruh bedene üstün olduğuna göre, kilisenin de devlete üstün olması doğaldır. İktidarın kaynağı Tanrıdır, dolayısıyla yeryüzünde Tanrının temsilcisi olan kilise, tüm yetkileri kendisinde toplamıştır. Bu da papalık ile siyasal iktidar sahipleri arasında kanlı mücadelelere neden olacaktır. Din adına insanların acımasızca öldürüldüğü, düşünce, inanç özgürlüğünün tanınmadığı, tek gerçek olarak ilan ettikleri dogmaları kabul etmeyenleri engizisyon metodlarıyla vahşice katlettikleri, din adamlarının söylediklerinin mutlak olduğu dönemdir.”(1)

Din ve bilim arasında var olan düşmanlık, Kilisenin ‘dini bilgi’ diyerek sorgulanmasına dahi izin vermediği bilgilerin dönemin bilim adamları tarafından çürütülmesi ile başlamıştır.

1687 yılnda Newton’un ortaya koyduğu hareket yasaları ise bilimsel bilgiyi neredeyse tamamen dinin etki alanından çıkarmış oldu.(2)

Bütün bu sürecin devamında 18. Yüzyıl Avrupası artık Aydınlanma Çağıdır. Bu çağın filozoflarının ve düşünürlerinin fikri altyapısını oluşturduğu toplumsal örgütlenmeler sonunda burjuvazinin, halkıda arkalarına alarak kiliseye ve Aristokrasiye karşı ‘kıyamı’ 1789 Fransa devrimini doğurmuştur. Kilise egemenliğinin son bulmasına ve demokrasinin gelmesi için verilen mücadelenin, sonu Laiklik olarak kabul edilecek bir yönetim şeklinin ortaya çıkmasına neden olmuştur.

Sayın Özel 7. Yüzyılda zuhur etmiş olan İslam dinini onun Peygamberini de aynı zaman diliminde olması nedeniyle, Hıristiyanlığın kilise ve din adamı anlayışı içerisinde değerlendirmede bulundu ise buna çok net bir şekilde itiraz ederiz.

Çünkü; En son din olarak bütün insanlığa gönderilmiş olan İslam dinin de, Kilise papazlarında olduğu gibi bir ruhban din adamı sınıfı yoktur. Ayrıca İslam dini doğma (sogulanamaz) değildir. Çünkü; Kur’an-ı Kerim muhattabına 275 yerde “Düşünmüyormusunuz?” diye sormakta, 670 yerde ise ilim teşvik edilmektedir. Yine Kur’an- Kerim’de en çok ismi geçen iki Peygamber’in Hz. İbrahim ile Hz. Musa olmalarının en büyük özelliği ‘sorgulayıcı’ olmalarıdır.(3)

Kur’an aklın doğru bir şekilde işletilip doğru sonuçlara ulaşılmasını, bilgi ile donatılmasına bağlamıştır.(4)

“Ancak bilgi sahipleri aklını doğru bir şekilde kullanabilir.” (Ankebut 29/43)

“ Yüce Allah, Kur’an’da Hz.Muhammed’in Allah’ın elçisi olduğunu, fakat vekili olmadığını sıkça vurgulamıştır. Yani elçinin Tanrı adına konuşması söz konusu olmadığı gibi, görevi sadece tebliğdir.” (3) Birey inanıp inanmamakta serbesttir. Fakat ne yazık ki Hz. Muhammed döneminde toplumun eğitiminde ve öğretiminde kullanılan din, onun ölümünden sonra toplumun yönetiminde ve denetiminde kullanılınca, din siyasetin emrine girmiştir. Bunun çok olumsuz örneklerinin İslam düşünce tarihinde, günümüze kadar geldiğini görebiliyoruz.

Netice olarak, sayın Özel’in itirazı 4/6 yaşın dini eğitimi sorunuysa bu bence de tartışmaya açıktır.

(1): Prof Dr Ayferi Göze / Siyasal Düşünceler Ve Yöntemler/s.85

(2): Volkan Ertit / Sekülerleşme Teorisi/ S.127

(3): Prof.Dr. Ahmet Akbulut / Kur’an’a Yabancılaşma Süreci

(4): Prof.Dr.Şaban Ali Düzgün/ Allah’a İman-İslam inanç esasları/S.64

(*): Din olgusunu inceleyen disiplin