Sayın Taha Akyol 4 Nisan 2025 tarihli Karar gazetesinde “Eleştirinin Değeri” başlıklı makalesinde, bir önceki gün yazdığı makaleye istinaden  Minyeli rumuzlu bir okuyucusunun yorumunu paylaştı: “ Başta İsrail olmak üzere bütün küffar, ülkeyi yeniden şahlandıran, ülkeye yeniden Müslüman olduğunu hatırlatan  Reis’i yok etmek için çalışıyor. Bu ülke bugün İslam’ın lideri olmuştur. İslâm’ın bayraktarı olan Reis’i desteklemek her Müslüman için farzdır.” 

Burada sayın yorumcu hükme “farz” kavramı ile  dini bir boyut kazandırmaya çalışmıştır. Eğer bizler güncel / beşeri/siyasi bir konuyu farz sayarak dini bir içerik kazandırırsak, farz kavramı da önemini yitirir. Kaldı ki, bir şeye dini anlamda farz demek için Kur’an’ın muhkem ayetine dayanmak zorundayız. Eğer siyasi amaçlarımız/hedeflerimiz için her yol mübahtır anlayışı ile hareket edersek, unutmayalım ki Kur’an-ı  Kerim, amaçların meşruluğu kadar araçların meşruluğunu da zorunlu kılar. (1) 

Tabii  iddaalarına dini içerik kazandırmak isteyenlerin en çok başvurdukları dini içerik Nisa(4) sûresinin 59. Ayetini dayanak olarak göstermeye çalışmalarıdır. Bu ayette mealen: ”Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, peygambere itaat edin, sizden olan Ulu’l-Emr’e de .” Burada geleneksel Ehl-i Sünnet anlayışı, Ulu’l-Emr’i, ülkeyi yöneten sivil insiyatif sahibi lider olarak anlamış veya anlaması telkin edilmiştir. 

Ayrıca, Ehl-i Sünnet’in halk tabanı, huzur ve istikrardan zarar göreceği endişesiyle  Müslüman toplumun birliğini önceleyerek siyasi liderlere karşı zulmetseler  dahi isyana kalkışmamışlardır. Sünni akide ve siyaset kitaplarında, “iyi olsun, ahlaksız olsun  herkesin arkasında namaz kılınır.”,” Zalimde olsa yöneticiye karşı çıkılmaz.”, ” Müminin , sultana itaat etmeden bir gününü geçirmemesi gerekir.”, “sultana karşı isyan eden , cahiliye ölümü üzerine ölür.” Rivayetini, Kur’an’da ulu’l- emr’e  itaati emreden  ayetle temellendirmeye çalışmışlardır. Bazı sultanlar için, “Sultan , Allah’ın yeryüzündeki gölgesi” ünvanını kullanmışlardır. Bu tür rivayetler ve fikirler Ehl-i Sünnet’in siyasi ve güncel olaylara karşı duyarlılığını zayıflatmış ve onları pasivize etmiştir.(2) 

Şimdi biz yazımızın bundan sonraki bölümünde  bu  ayetin gerçek anlamda neyi  kastetmek istediğini  kaynaklara dayanarak anla(t)maya çalışalım: 

Ulu’l-Emr’i Devlet Başkanı Olarak Yorumlamanın Önündeki Engeller: 

Sivil insiyatif sahipleri Kur’an’da ulu’l-emr olarak anılırlar. Nisa 59.ayetteki ulu’-emr tabiri çoğuldur; dolayısıyla devlet başkanı anlamında “tek kişi” olarak alınması teknik anlamda mümkün değildir. Mâtûrîdi ayetteki emir sahiplerini, bu çoğul olma özelliğine dayanarak, devlet başkanı veya yönetici olarak değil, bilginler/ulema olarak yorumlamaktadır. Ulu’l-emr ifadesi Nisa 83. Ayette de geçmektedir. Buradaki kullanımda ulu’l-emr’in akıl ve  rey sahiplerini kastetdiği daha da açıktır. İtaat yöneticiye değil, temel ilkeleredir. 

Mâtûrîdi, ulu’l-emr’in ulema olduğunu söylerken de ulemanın  ayrı bir güç grubu olmasını engelleyecek  şekilde, onların görevinin Allah’ın kitabından temel ilkeleri çıkarmak ve ortaya çıkan bir sorunun toplum için taşıdığı riskler konusunda öngörülerde bulunmak olduğunu söylemektedir. Ulemanın çıkardığı ilkelerle, hem devleti yöneten hemde onun yetkilendirdikleri denetlenir. Tarih boyunca Doğu toplumları için en büyük risk olan mutlak iktidarı mutlak çürümeyi önlemenin yollarından biri erkler ayrılığı ile sağlanan bu denetlemenin etkin bir şekilde işletilmesidir. 

Mâtûrîdi ulu’l-emr’e yüklediği bu anlam ile, dini veya siyasi aktörlerin, hesap vermeyen / sorgulanamayan / denetlenemeyen/ ilkelerle kayıt altına alınamayan/ mutlak itaat edilen bir güç olarak önümüze çıkmasını engellemeye çalışmaktadır.(3) 

Yazımızı İbn-i Haldun’un şu veciz cümlesiyle bitirelim: “Dünya maslahatlarına göre hareket etmesi gereken siyasetçilerin dini nassların gölgesine sığınmamaları da dini bir zorunluluk olmaktadır. ( Mukaddime ) 

Sezai Balta 

  1. Prof.Dr. Ahmet  Akbulut: Sahabe Dönemi İktidar Kavgaları/Otto Yay. S:79 

  1. Prof.Dr.Sönmez Kutlu:Güncel Dini/Siyasi Meseleler Üzerine Yazılar/Fecr Yay.S:394 

  1. Prof.Dr. Şaban Ali Düzgün: De Facto Siyasal Otoriteden Meşru Siyasal İktidara  

Kaynak: BÜLTEN