Ankara’da Barış Mitingi’ne düzenlenen bombalı saldırı hepimizi derinden sarstı ve yaraladı. Tıpkı Suruç gibi Diyarbakır gibi.
Financial Times diye bir gazete var. Bizde değil elbet. İngilizce ve ben bu dili bilmem. Ancak BBC Türkçe bu gazeteden aktarınca anlıyorum ne dediklerini. Gazetenin İstanbul Muhabiri şöyle demiş:
“Ankara'daki saldırının yarattığı öfke, ülkedeki bölünmeleri derinleştirebilir...” "Ekonomik ve siyasi istikrarsızlıkla boğuşan ülkede saldırının sonuçlarını kontrol etmek güç olacaktır."
Gazete Türkiye'deki bölünmeyi özetlerken "Seçmenin bir kısmı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı bir kurtarıcı olarak görürken, geri kalanlar onun yozlaşmış bir diktatör olduğunu düşünüyor" .
Türkiye'nin hali hazırda çok kötü ve derin şekilde bölünmüş olduğu yorumunu yapan gazete, hafta sonu yaşanan saldırıyla bu durumu değiştirme umutlarının da azaldığını kaydediyor.
Bir başka haberde emekli General Haldun Solmaztürk'ün görüşlerine de yer veriliyor:
"Tüm bunlardan en çok çıkarı elde edecek olan taraf IŞİD. IŞİD Türkiye'yi Suriye'deki savaşa daha fazla dâhil olma konusunda ikinci kez düşünmeye zorluyor. Diğer taraftan da Türkiye ile Kürtler arasındaki çatışmayı alevlendirerek, sahadaki en zorlu düşmanı olan Kürtlerin dikkatini dağıtmaya çalışıyor. İki düşmanını karşı karşıya getirerek bir taşla iki kuş vurmuş oluyor".
Başka bir haberde
"Türkiye yönetilemez bir ülkeye dönüşme tehlikesiyle karşı karşıya" deniliyor. “Ankara'daki saldırı tehlikeli kutuplaşmayı besliyor" başlığının kullanıldığı yorumlar var…
Dış basına Polis’in; Patlamanın ardından göstericilere göz yaşartıcı gaz sıkarak "katliamı daha da kötüleştirdiğini" belirtiyor.
İçerde basın İçişleri bakanına soruyor, İstifa?
Miting alanı başka, patlamanın olduğu yer başka. Üstelik miting alanı çevrelenmiş ve kontrole hazır durumda, yinede polis sağa, sola da baktı.
Zafiyet olmaması alana mı bağlı, istihbarat nerede sayın bakan? İstifa? diye yineliyorlar
İçerde ilk haberler onlarca ölü ve yaralı var diyor. İnsanlar yakınlarının, dostlarının, birlikte yürümek için geldikleri arkadaşlarının nerede olduklarını öğrenmek için haber bekliyor. Ölmüşlerse cenazelere ulaşmak için morgların önüne yığılıyor. Buz gibi morglarda tanımadıkları onlarca yüze tanıdıkları tek bir yüzü görebilmek için bakıyor.
Devlet hangi cenazenin hangi morgda olduğunun cevabını veremiyor.
Sağlık bakanına soruluyor, İstifa?
Son üç ayda üçyüzden fazla insanımız öldü. Bir tek Futbol Hakemi İstifa etti diye sosyal medyada mesaj paylaşıyor insanlarımız.
İçerde Mehmet Barlas adında bir gazeteci Bir Televizyon kanalındaki programda açıklama yapıyor:
“Ortadoğu’da bunlar her gün oluyor. Irak’ta 60 başka yerde 100 kişi mesela. Biz de Ortadoğu ülkesiyiz”…
İŞİD diye adını neredeyse her gün duyduğumuz terör örgütü yandaş basınıyla açıklama yapıyor. Sosyal medya hesaplarından mesaj iletiliyor:
‘Ankara'da gerçekleşen mitingde kâfir komünistlerden 40'a yakın ölü ve 100'den fazla yaralı var. Yapanları tebrik ediyoruz.’
Amerika dışişleri sözcülüyle şöyle diyor:
"Bölge ve Türkiye'de devam eden şiddet göz önünde bulundurulduğunda, şu zamanda, tüm Türk vatandaşlarının kendilerini tekrar barışa adaması ve teröre karşı birlikte durması özelikle önemli. Biz de Türk halkıyla dayanışma içindeyiz ve ortak terörizm tehdidiyle mücadele etmek için Türkiye ile çalışmayı sürdürmeye dönük kararlılığımızı yeniden teyit ediyoruz."
Şimdi biz bakalım. Yıllardır YPG denen örgütü terör örgütü görmeyen ABD, yıllardır PKK’ yı besleyen ABD ve AB.
Yıllardır bizim tu kaka dediğimize hışşşş böyle demeyin ABD şimdi yine sözcü diliyle aynı söylemini tekrar ediyor: “ortak terörizm tehdidiyle mücadele etmek”. Yani benim terörist dediğimle mücadele et, yoksa?
Yoksa yı cevaplamak bize düşer dostlar.
Bu topraklarda bir ve birlikte yaşamak isteyen biz. Ölen ve öldürülen biz. Her patlamayla morglara koşan, tanımadığı yüzlerde tanıdık bir umut arayan biz.
Yine de metin olması yönünde metanet istenen biz.
Biz Anadolu çocukları.
Başka bir yerde bu büyüklükte bir saldırı olsa verilecek normal tepki "ulus olarak kenetlenmek" olacaktır.
Biz de yaşanan ise tam tersi.
Yarımız seçecez ne derseniz diye bağırıyor, diğer yarımız seçtirmeycezzz diye.
Bu arada Hiçbirimiz devleti yönetenler dâhil kimse saldırıların ardında kimin olduğu cevabını vermiyor. Ya kesin olarak bilmiyor ya bilip susuyor.
Sizce saldırıların tam olarak araştırıldığını söylemek mümkün mü?
Hepsi bir yana yaşadıklarımız, yaşananlar ve bunlara tepkimiz doğrumu. Yukarıda Amerikan basınının yorumcularının bizi nasıl gördüğünü aktarmıştım.
“Türkiye'nin hali hazırda çok kötü ve derin şekilde bölünmüş olduğu yorumunu yapan gazete, hafta sonu yaşanan saldırıyla bu durumu değiştirme umutlarının da azaldığı” yorumunda diye belirtmiştim.
Gerçekten böyle miyiz dostlar.
Bir yerlere düşürülmeye çalışılıyoruz ve belki farkında değil miyiz düştüğümüzün.
Bu topraklar bize yüzlerce defa şahitlik etti. Çanakkale den ve Kurtuluş savaşından bile çok önce öğretti çocuklarına ne yapılması gerektiğini.
Bize düşen sadece hatırlamak.
Şimdi toparlanalım, tutalım birbirimizi ve kaldıralım düşürüldüğümüzü zannettikleri veya düştüğümüzü sandığımız yerden.
Hoşça ve Dostça kalınız. Saygılarımla