BİLECİK

TÜBİTAK BAŞKANI MANDAL BİLECİK'TE KONUŞTU, “TÜRKİYE İKLİMDEN DOLAYI GÖÇ VEREBİLİR”

Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi tarafından düzenlenen 1.Endüstriyel Sürdürülebilirlik ve Yeşil Dönüşüm Çalıştayı açılışına katılan TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Hasan Mandal, yeşil dönüşüm ve iklim krizine ilişkin önemli bilgiler verdi.

Mandal, konuşmasında düzenlenen çalıştayın önemine dikkat çekerken, “hem küresel hem bölgesel rekabet içinde önemli bir kaldıraç gücü olarak da görebiliriz” dedi. İklim krizinden dolayı önümüzdeki süreçte Türkiye’den göçler olabileceğini söyleyen Mandal, “Türkiye'ye iklim göçmeni gelmesinden daha çok kendisi iklimden dolayı göç edebilecek ülkelerden birisi.” ifadelerini kullandı. Mandal, koşmasında şunları aktardı:

“ÖNEMLİ BİR KALDIRAÇ GÜCÜ OLARAK GÖREBİLİRİZ”

“Toplantının içeriğine baktığımızda sanayinin yoğun bir şekilde, farklı sektörler düzeyinde katılımının çok kıymetli olduğunu düşünüyorum. Çözüm noktasının bilim ve teknoloji odağında olması bekleniyor ve gerekiyor ama ihtiyaç noktası da bunun talepkarı olmalı. Bu toplantıda fazla sayıda sanayicinin katılımının aktif bir şekilde yer alıyor olmasını çok kıymetli buluyorum. Bu anlamda çalıştay raporunun kamuya yansımasının da faydalı olacağına inanıyorum.

Çalıştayın ilkini gerçekleştiriyoruz ama mutlaka devam edeceğine inanıyorum. Bu süreçte tamamen bakış açımıza bağlı kapkara bir resim de çizebiliriz, bir taraftan da bunu bir çıkış noktası hem küresel hem bölgesel rekabet içinde önemli bir kaldıraç gücü olarak da görebiliriz.

“TÜRKİYE İKLİMDEN DOLAYI GÖÇ EDEBİLECEK ÜLKELERDEN BİRİSİ”

Endüstriyel sürdürülebilirlik ve yeşil dönüşüm çalıştayımızda neden sorusundan daha çok “nasıl” noktası çok önemlidir. Özellikle genç arkadaşlarımız hangi disiplinde ilerlemek isterlerse istesinler konunun en önemli birleşeni insan kaynağıdır. Yeşil dönüşüm kavramını çok dikkatli değerlendirmek lazım. Yaşadığımız yangınlar, buna bağlı olarak kuraklık, enflasyon, ekonomik yaşamın güçleşmesi, gıda arz güvenliği, enerji arz güvenliği, bunların tümü ne yazık ki birkaç yıllık bir olay değil. Ne yazık ki bilimsel veriler bunun kalıcı ve artarak devam edeceğini gösteriyor. Bunun beraberinde getirilen çözümler de var, teknolojik çözümler. Özellikle dijitalleşme bunun en önemli kolaylaştırıcı unsuru gibi gözüküyor ama aynı zamanda nasıl gıda arz güvenliğini, enerji arz güvenliğini konuşuyorsak siber güvenlik kavramı da bunun yanında. Bilginin dijitalleşmenin yanında getirmiş olduğu suç unsurlarının daha fazla olacağı.

Jeopolitik konum olarak bir göç alanındayız ama iklim göçü olarak baktığımızda da Türkiye çok etkilenebilecek bir ülke. Türkiye'ye iklim göçmeni gelmesinden daha çok kendisi iklimden dolayı göç edebilecek ülkelerden birisi. Yaşamış olduğumuz deprem de bunun en önemli örneklerinden birisiydi. Deprem sonrasında ne yazık ki birçok vatandaşımız başka bölgelere göç etmek zorunda kaldı. Ne yazık ki bunun gibi gelecekte çok fazla göçmen görebileceğiz. Bu anlamda bakıldığında ortada karamsar bir durum var.

“YENİLİKÇİ BİLGİ ÜRETİMİNE İHTİYAÇ VAR”

Ekonomik, teknolojik, sosyolojik kavramlara baktığımızda da konu oldukça karmaşık. Üniversiteler geçmişteki bilgi üretme yöntemleri ile, ben buna çözüm üreteceğim, diyorsa Bu mümkün değil. Dolayısıyla bir yenilikçi bilgi üretimine ihtiyaç var. Bu yüzden üniversitelerin de kendilerini dönüştürmeleri gerekiyor. Konunun güçlüğü ve karmaşıklığı ve aynı zamanda değişken olarak dinamikliği çok hızlı bir şekilde gelişecek. Bu yüzden bakış noktası birbirleriyle olan ilişki içerisinde.

Yıllar bazında bakıldığında afetler artıyor ve ne yazık ki giderek artış eğiliminde. Birtakım bulguların çok dikkatli değerlendirilmesi gerekecek. Türkiye bir deprem ülkesi ama bunun tetikleyici unsuru iklim değişikliği ile beraber olduğu konusunda da tüm dünyada çalışmalar var. Dolayısıyla iklim değişikliği, özellikle bizim coğrafyamızı bundan dolayı çok daha fazla etkileme durumu söz konusu. 2023 yılı dünya için felaketler yılı. Bu yılın 4 ayında normalin üzerinde yaşanan sıcaklıklar var. Bunlar su krizini de etkileyebilecek.

“EN GELİŞMİŞ ÜLKELER BİLE ÇÖZÜM İÇİN YETERLİ GELİŞMEYİ KAYDEDEMEDİ”

Sanayi olarak baktığımızda pandemi öncesi ve sonrası olarak bakıyorum. Pandemi döneminde en gelişmiş ülkeler bile çözüm için yeterli gelişmeyi kaydedemedi. Aşılar insanlarda güven oluşturmadı. Türkiye'de de bu durum bu şekilde oldu. Bu noktadan baktığımızda “nasıl” sorusunun cevabı daha önem kazanıyor. Pandemi öncesi ve sonrasına bakıldığı zaman Sanayi 5.0 en önemli gereksinimi. Bundan dolayı 4 ile 5 arasındaki en önemli farklılık da insan odaklı, daha fazla esnek olabilen bir sanayiye doğru dönüşüyor. Bu yüzden sanayimizin burada aktif katılımı olması çok önemli. Dijitalleşme önemli bir araç ama bunun yanında sürdürülebilir, esnek ve insan odaklı teknoloji geliştirilmesi sanayi 5.0’ın söylemeye çalıştığı da bu. İnsan için teknolojinin gelişmesi sürdürülebilir olan iklim olanı ve bu tipteki ani krizlere karşı esnek olan bir yapı.

Hedefe odaklı, yeniliğe dayalı işbirliği platformları çok önemli. Yani bu sorunların çözümünü daha fazla bireysel projelerden daha çok platformlarla çözüm olabilmesi bekleniyor. Bir diğeri bilginin birlikte üretimi. Başarıya ulaşmış vakalar var ama sistematik bir uygulama yok. Bir de bu noktadan bakmalıyız. Teknoloji amaç mı, araç mı? Teknoloji tamamen bir araç. Amaca dönüşebilmesi için bunun toplum bilim boyutu ile beraber değerlendirilmesi gerekiyor. Özellikle pandemi döneminde de bunu gördük. Toplum için bilim üretmek mi toplum içerisinde olacağı bir bilim üretmek mi önemli?

İnsan için teknoloji üretilmez ve insanlar bunu kabul etmezse pandemi dönemindeki gibi yarım kalır. İklim noktasında da daha kuvvetli olacak. İnsanları ikna etmek çok önemli, onlar için teknoloji üretmeliyiz.

“SADECE ÜNİVERSİTE SANAYİ İŞBİRLİĞİ DEMEK YETERLİ DEĞİLDİR”

Üniversiteler noktasında baktığımızda ise, biz endüstriyel sürdürülebilirlik ve yeşil dönüşüm gerçekleştirmek istiyorsak “nasıl” sorusunun cevabı içerisinde. Bilgi üreten kurumlarla bilgiyi kullanan kurumların birlikte çalışması önemlidir. Sadece üniversite sanayi işbirliği demek yeterli değildir. Bilgiyi üretelim, sanayi bunu kullansın değil. Üniversite ve firma bilgiye kendini ne kadar kapatırsa çözüm noktası o kadar zorlaşır.

Çözüme  ulaşana kadar birlikte çalışmalıyız. Doğal afetlerle mücadele ve iklim değişikliğine uyum, yeşil büyüme odaklı yatırımların zorunlu olması, insan odaklı teknoloji gelişimi, dijitalleşme ve salgın hastalıklar… Bunlar bizim 2018'den itibaren konuştuğumuz konular. Önemli olan “nasılın” cevabını bulmak için üniversitelerimiz ve sanayilerimiz bizleri takip ediyorsa birçok destek programımız var. Çıkabilecek her fikrin firma bazında veya platform bazında desteklenebilmesi mümkün.”