Son yazımızı bitirirken birdahaki yazımızda 1. Meclis’ de muhalefeti anlatmaya çalışacacağımızı söylemiştik. Daha sonra programımızda “Soykırım” yalanlarının 100.yılı olması dolayısıyla “ Ermeni Tehciri ” konusuna odaklanmayı ve bu konuda Nisan ve Mayıs ayları içerisinde gücümüzün yettiği ve dilimizin döndüğü kadar birşeyler yazmayı düşünüyorduk. Yakın zaman da çevreme bile bu sene “1915 Zorunlu Ermeni göçü ” olayının 100.yılı olması dolayısıyla Ermeni Diasporası’nın boş durmayacağını 100 Yıldır usanmadan ve hatta utanmadan söyleyip durdukları “ Soykırm ” yalanı ile ülkemizi ve hükümetimizi yine köşeye sıkıştırmaya çalışacaklarını söylüyordum ki ilk çıkış Papa’dan geldi ve Avrupa Parlamentosu, İtalya Başbakanı ve diğerlerinin açıklamaları devam etti.
Başta Sayın Cumhurbaşkanı’mız, Sayın Başkanımız gerekli açıklamaları yaptılar ama saldırıların arkası kesilmeyecektir. Gerçi çok değerli Tarih hocalarımız, araştırmacılarımız, akademisyenlerimiz bu konu ile ilgili olarak dünya kamuoyuna çağrılar yaparak olayı tarihsel gerçeklere dayanarak tartışmaya hazır olduklarını, Tükiye Cumhuriyeti’nin bu konu ile ilgili tüm arşivlerini araştırmaya açtıklarını fakat Ermeniler’in hala arşivlerini araştırmaye açmadıklarını söyleyip duruyorlar.
Eserlerini ve yazılarını büyük bir zevkle okuduğum Sayın Taha Akyol bu konu ile ilgili yazdığı bir kitabını “Ortak Acı ” olara isimlendirmiş. Bence çok mütevazi davranmış. Bana göre bu bir ortak acı değil tek taraflı bir acıdır ve oda, tarihinin hiçbir döneminde sömürgecilik ve katliam yapmamış, Balkanlarda, Kafkasya’da çok büyük katliamlara uğramış BÜYÜK TÜRK MİLLETİ’nin acısıdır. Tarihsel olay 1915 yılın da meydana gelmiştir. Osmanlı 1. Dünya savaşındadır, yönetimde İttahad ve Terakki Partisi vardır. Savaşa girilirmiydi?, girilmezmiydi?, şunun safındamı girmeliydik?,bunun safındamı girmeliydik? Bütün bunları tartışma konusu olarak düşünebiliriz. Şahsen pek çok konuda İttihad ve Terakki Partisinin günahları olduğunu düşünmüşümdür ama tarihi gerçekleri okuyup gördüm ki bu konuda başta İttihad ve Terakki olmak üzere Osmanlı Devleti’nin hiçbir suçu ve günahı yoktur.
Daha Fatih Sultan Mehmed’in İstanbul’u almasıyla Ermeniler açısından yeni bir devir başlamıştır. Fatih, Ermenilere tanıdığı tanıdığı haklarla Ermeni tarihinde Rusların, İranlıların, Bizanslıların onlara tanıdığı haklardan çok daha fazlasını kısa bir sürede vermiştir. İstanbul’da birçok Ermeni asıllı mimar, mühendis, doktor, zanaatkar,sarraf vardı. Bunların sosyal ve ekonomik durumları çok iyiydi. Meşrutiyetin ilanından sonra seçilen mecliste, Meclis Başkan Vekili de dahil olmak üzere 9 Ermeni milletveki vardı. Osmanlı döneminde 22 general, 10 bakan, 33 milletvekili, 7 büyükelçi, 11 konsolos. 11 öğretim üyesi, 8 doktor, 41 yüksek dereceli Ermeni memur vardı. Osmanlı Devleti bünyesinde 9000 civarında Ermeni vatandaşı memur görevinde bulunmuştur. Osmanlı vatandaşlığı haklarından eksiksiz faydalanmışlardır.(1)
Evet, bu millet size her zaman “Millet-i Sadıka” ( Sadık Millet) gözüyle baktı, ama siz fırsatını bulunca ne yaptınız? Osmanlı üzerinde yıllardır paylaşma hesapları yapan,ama paylaşım yerleri konusunda kesin bir anlaşmaya varamadıkları için bir türlü nihai amacını gerçekleştiremeyen Rusya’nın ve İngiltere’nin peşine takılıp 1. Dünya savaşında Osmanlı’yı cephe gerisinde arkadan vurmak için hertürlü uşaklık faaliyetini yaptınız.
Ermeni sorunu daha çıkış noktasında tarihi değil, siyasi bir sorundur.Rusya’nın sıcak denizlere inmek için yolu üzerinde kendisine sadık bir destekçi aramasıyla ve Osmanlı vatandaşı olan Ermenileri himayesine almasıyla başlamıştır. Ancak Rusya’nın bu açık politikasından rahatsız olan başta İngiltere olmak üzere diğer yayılmacı güçler, kısa zamanda sürece dahil olmuşlardır. Bu devletlere bağlı çalışan misyonerler 19. Yüzyıl boyunca, Ermenilerin asil bir Hıristiyan ırk olarak Müslüman devletin sadık vatandaşı olamayacakları telkininde bulunmuşlardır. Bu dış tahriklere kapılarak, Osmanlı İmparatorluğu içinde tıpkı Rum, Sırp ve Bulgarlar gibi bağımsız bir devlet kurmak isteyen Ermeniler örgütlenmişler ve silaha sarılmışlardır.(2)
Tabii burada şuçladığımız T.C vatandaşı olan mütedeyyin Ermeni vatandaşlarımız değildir. Bize göre suçlu olan diaspora Ermenileri, Rusya Ermenileri, Anadolu’ya gelen misyonerler ve çeteci Ermenilerdir. Bunlar insanlık suçu işlemekte o kadar ileri gitmişlerdir ki kendi vatandaşları olan o dönem Van belediye başkanlığı yapan sadık Osmanlı Ermenisi Bedros Kapamacıyan’ı bile Ermeni çeteleri gözlerini kırpmadan öldürmüşlerdir.
Olayların diğer tarihsel kaynaklarını, Anadolu’nun çeşitli vilayetlerinde çıkarılan Ermeni isyanlarını, Koskoca Osmanlı Sultanı 2. Abdülhamid Hana yaptıkları süikastı,yakın zaman da Asala terör örgütünün çeşitli dış temsilciliklerimizde yaptıkları suikastleri diğer yazılarımızda anlatmaya çalışacağız.
Bugünkü yazımı, sizleri bu konularla ilgili pek çok değerli eserleri olan, konuyla ilgili İngiliz ve Amerikan arşivlerini yıllarca incelemiş, yıllarca yurtdışında çeşitli ülkelerde büyükelçi olarak ülkemizi temsil etmiş Tarihci- Yazar Dr. Bilal N. Şimşir hocamızın sözleriyle noktalıyorum:
“ Eskiler, “ Ermeni gailesi ” diyorlardı. “ Gaile ”,dert, sıkıntı, keder,üzüntü, insanı uğraştıran, bezdiren sıkıntılı iş demektir.Bir bakıma “baş ağrısı”, hatta “baş belası”. Ermeni gailesi, basit bir sorun değil, karmaşık, sui generis (kendine özgü, başkasına benzemeyen) bir sorundur, başka sorunlara pek benzemiyor. Bu gailenin geçmişinde, Ermenilerin Osmanlı Devleti’ne ihaneti var, düşmana hizmeti var, Mehmetçiği arkadan hançerlemesi var, masum Müslüman köylüleri kılıçtan geçirmesi var, alçaklık var, kalleşlik var, yalanın hilenin daniskası var, her türlü adilik kötülük ve de emperyalizmin bütün çirkin oyunları var.
Ermeni çetelerinin “ faşist milliyetciliği”, “ sapık yurtseverliği”, kökleri tarihin derinliklerine kadar uzanan bir Ermeni suikast damarı, masum Türk kanı döken katilleri “ Ermeni Ulusal Kahramanı” ilan etme geleneği, Ermeni çocukları bu sözümona “ kahramanlara” özendirip yeni suikastçılar yetiştirme ve suikast geleneğini kuşaktan kuşağa aktarma kültürü, kimi Ermeni papazların kanlı suikastcıları kutsayıp yüceltme alışkanlığı, Ermenistan Hükümetinin, kanlı teröristlere kanat germesi, hatta onlara devlet protokolünde yer vermesi vs vs var. Masum Türk diplomatlarını vurmuş, Türk kuruluşlarına bombalar atmış ve pek çok can almış o kanlı tetöristler yargılanmamış, cezasız kalmıştır. Ermeni gailesinin içinde bunların hepsi var….Yani Türkiye’nin karşışında dengesiz, patalojik, iflah olmaz, yüzsüz insanlar var. İnsanı uğraştırır, kahrederler..
Ermeni meselesi, Tanzimatcıları uğraştırdı Meşrutiyetcileri uğraştırdı.. ve bugün Cumhuriyet çocuklarını uğraştıyor…”
Evet, bugün için şu partili veya bu partili olabiliriz, şu yöreden veya bu yöreden olabiliriz ama söz konusu VATAN olunca unutmasınlarki biz sadece ve bir tek TÜRK MİLLETİYİZ. Biz Balkan bozgunundan sonra ÇANAKKALE DESTANI’nı 1. Dünya Savaşı yenilgisinden sonra Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde KURTULUŞ MÜCADELESİ’ni vermiş ve kazanmış bir milletiz. Şunu sakın unutmayın sizin yedi düveliniz Anadolu’da kabaran ayranımızın köpüklerinde boğuldular.
Yenilen pehlivan güreşe doymazmış. Bir daha denemek isterseniz bizler CUMHURİYET ÇOCUKLARI olarak buradayız: ANADOLU’dayız bilmiş olun… Sezai BALTA
: Dr. Berna Türkdoğan (1915’ten Günümüze TEHCİR)
: Prof. Dr. Kemal Çiçek (Ermenilerin Zorunlu Göçü)