Büyüklüğün biraz ağır da olsa hazmı yok zarar
Gurur-ı ihtişamı var, sürur-ı intikaamı var.
Bu sofra iltifatınızdan işte ab u tab umar.
Sizin bu baş, beyin, ciğer, bütün şu kanlı lokmalar...
Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!
Bu harmanın gelir sonu, kapıştırın giderayak!
Yarın bakarsınız söner bugün çıtırdayan ocak!
Bugünkü mideler kavi, bugünkü çorbalar sıcak,
Atıştırın, tıkıştırın, kapış kapış, çanak çanak...
Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!
Dedim ya kimseye saygısızlık yapmam ama kendimi de ezdirmem. Bir de bu meslektaş büyüğümüzse daha hassas davranırım fakat kusura bakmasınlar, bu meslektaş büyüğüm de olsa benim adamlığıma söz söyleyecek kadar ileri gidemez. Özellikle bu Sakarya Gazetesi sahipleri olursa olay başka tarafa gider. Sakarya Gazetesi sahibi Şadi Erdal, geçtiğimiz günlerde yazdığım köşe yazısına aklı sıra cevap vermiş ama benim iddialarıma hiç dokunmamış. Bir de üstüne üstlük lafa bakarmış laf mı diye bir de söyleyene bakarmış adam mı diye, benim adamlığıma laf söylemiş. O zaman cevap gereği duymamıştım. Şadi beyin büyüklüğüne vermiştim, şimdi de oğlu sıraya girmiş Oğuz Sertler'in gazetemize açıklamasına çok kızmış olacak ki haber yaparak aklı sıra bize hesap soruyor çanak tutmakla suçluyor. Dikkat edin de çanak çömlek patlamasın, siz kimsiniz ki bize hesap soracaksınız, bana Pandora'nın kutusunu açtırdınız sonunda.
Evet Şadi Bey, kusura bakmayın ama adamlığı sizden öğrenecek değilim. Bakıyorum da siz bu lafı herkese kullanıyorsunuz. Geçtiğimiz günlerde, İl Genel Meclis Başkanı Oğuz Sertler'in size "Yalancı Sakarya Gazetesi'nin yalancı sahibi Şadi Erdal" dediği zaman yazdığınız yazının sonunda da Oğuz Sertler'e de lafa bakarım laf mı diye bir de söyleyene bakarım adam mı diye yazmıştınız. Size göre işinize gelmeyen kimse adam değil, sizler adamsınız.
Sizin adamlığınıza ben laf söyleyecek değilim ama devrin adamı olduğunuzu rahatlıkla söyleyebilirim. Bunu kendinize ticari olarak da iyi döndürdüğünüzü tüm kamuoyu biliyor. Bayrak kimdeyse, güç kimdeyse, iktidar kimse ona yanaşmayı da iyi biliyorsunuz. Örneğin, son yıllarda iktidar olan AK Parti fanatiği olmanız gibi.
Biz sizin siyasi düşüncenizi de, görüşünüzü de anlayabilmiş değiliz. İlk başlarda sizi Refah Partili biliyorduk. Daha sonra Büyük Birlik Partili bildik, bir zamanlar MHP için de güzel manşetlerinizi okuduk. Türk Ocaklarını da... Ama AK Parti iktidarında ne kadar büyük AK Partiliymişsiniz valla şaşırmadık değil, rüzgar nereye siz oraya.
15 yıl önce AK Parti yoktu bu ülkede. 15 yıldır AK Parti rüzgarını arkasına alan ve çuvalını dolduran işadamlarının yanında, esnafların arasında sizi de saysak yanlış olmaz sanırım.
Her zaman yazıp çizdiğiniz, eleştirdiğiniz CHP'de hükümette ciddi bir konumda yer alsa bir anda sizi CHP'li de görürsek şaşırmayız artık. Dedik ya AK Parti rüzgarını arkanıza alarak bundan yararlandığınız gerçeği ortadadır.
Delikanlıysanız , adamsanız sizin de cesaretiniz varsa son 13 yılda AK Parti'li Belediyelere resmi ilanlar haricinde kestiğiniz faturaları kamuoyu ile paylaşın. Özellikle de Bilecik ve Bozüyük Belediyesi'ne, detaylara inmemi istemezsiniz sanırım.
Şimdi, diyeceksiniz ki yine bizim usulsüz tek bir işimiz yok, daha önce İl Özel İdaresi'ne tek bir bastığımız iş ve faturamız yok demiş, ardından İl Genel Meclis Başkanı Oğuz Sertler, Meclis salonunda yaptığınız işlerin faturasını çıkarınca bu sefer lafı değiştirerek "usulsüz faturamız yok" demiştiniz. Şimdi Belediyelere de aynısını diyeceksiniz tabi ki ama doğrudan temin usulünün nasıl olduğunu sizler de, tüm matbaacılarda iyi bilir.
Geçtiğimiz yılın ilk aylarında, yere göğe sığdıramadığınız Bilecik Belediye Başkanına yüklenmeye başladınız şaşırtıcı bir şekilde. Eleştiri haberlerinizi okumaya başladık. Bu sakın daha önceki yıllarda size bastırılan takvimlerin sizin yarı fiyatınıza Eskişehir'de bastırıldığı için olmasın. Sonra ne olduysa bir anda kestiniz eleştirilerinizi. Delikanlıysanız, adamsanız Belediye'ye bastığınız son 3-5 yıllık takvim faturalarınızı açıklayın da kamuoyu aradaki farkları görsün açıklayabiliyorsa Bilecik Belediyesi açıklasın kamuoyuna farkı görsün ne dersiniz.
Diğer işleri bir kenara bırakın, sadece 2016 yılında bastığınız fiyatlar ile 2018 yılında bastığınız takvim fiyatlarını açıklasanız yeter. Delikanlıysanız, adamsanız bu yıl da siz bastınız galiba takvimleri Ocak ayında hiç Bilecik Belediyesi'ni eleştiren haber göremedikte, yoksa Denetleme Komisyonu'na sordursak mı, buradan Belediye Denetleme Komisyonu'nu göreve davet ediyorum, aynı şekilde Bozüyük Belediyesi Denetleme Komisyonu'nu göreve davet ediyorum.
Diğer devlet dairesindeki doğrudan teminler ile bastığınız matbu işlere hiç değinmiyorum. Siz ne demek istediğimi iyi anladınız, son bastığınız dergiler gibi. Neymiş Sakarya iş istemezmiş, reklam istemezmiş siz benim onu külahıma anlatın.
Bir bankanın kahvaltı basın toplantısında hemen ilgili Müdürden reklam isteyen ben miydim, sizin Yazı İşleri Müdürünüz Mücahit Erdal olmasın sakın. Yine sizin Sakarya Gazetesi'ne reklam vermeye gelen firmalara Bozüyük'te de, Osmaneli'de de gazetemiz var deyip onlara da reklam isteyen siz olmayın sakın. Benim reklam aldığım firmalara gidip "Yarın'a, Cafer'e reklam veriyorsunuz bize niye vermiyorsunuz diyen kim?" Zaten sizin de, diğer bazı basın mensuplarının da beni çekemediğini, hazmedemediğini çok iyi biliyorum çünkü meyve veren ağaç taşlanırmış, yoksa adım bu şekilde böyle yerlerde geçmezdi. Bu arada size açıklamada bulunan, sizin de ele geçirilmiş bir fırsat gibi manşetlere taşıdığınız kişi, gazetemize reklam vermemiştir internet sitemize vermiştir ve reklamı o değil ben kesmişimdir. Üç beş kuruş reklam verip peşinde koşturacak kadar kendilerini bir şey sananlar gereken cevabı alır, o şahıstan bir aylık reklam alacağım kalmıştır, o da benden hibe olsun, ihtiyacı vardır.
Biz kimseye çanak ta tutmayız, hazımsızlıkta yaşamayız açıklayamayacağımız belgede, bilgide yoktur. Yaptığımız haberler ortada, kamuoyu kimin nasıl, ne amaçla gazetecilik yaptığını çok iyi biliyor. Kamu kurumundaki satın almacıları ben gezmiyorum Mücahit Erdal, tek tek takvim, ajanda dağıtmıyorum. Siz geziyor olmayınız sakın. Bugüne kadar hiçbir kurumun satın almacısı bizim gazete temsilcisi tarafından ziyaret edilmemiştir. Anlayan anlasın.
Şöyle gazeteyiz, şöyle matbaayız, şöyle siteyiz kendinizi övmekten başka birşey bilmiyorsunuz, bırakın da siz kendinizi övmeyi, kamuoyu övsün aşın artık şu egonuzu. Herkes kimin ne kadar büyük olduğunu da, gerçek gazeteci olduğunu da biliyor. Kimin internet sitesi daha çok takip ediliyor ortada, gelen reklamlarda, yorumlarda. Bir zamanlar 100 bin tıklanıyoruz diye manşetler attınız, şimdi 15 binleri konuşuyorsunuz, 100 bin tıklanma oranı alan sitede ne hikmetse 5 tanecik haberlerde yorum yok "F5" size bir şey hatırlatır sanırım, haberlere bir tıklanmaya 50-100 giriş yapılmış gibi artırma hilesini de herkes biliyor, benim sitemde sayaç bile yok gerek bile yok, izlenme oranlarınız da ortada. Siz okuyucularınızı değil anca kendinizi kandırırsınız. YouTube attığınız, çok ilgi görüyor dediğiniz Basın Masası görüntülerinin kaç sefer izlendiğine bir bakın isterseniz.
Yarın Gazetesi'nin reklama ihtiyacı yok, o zaten marka bu ilin gerçek nabzını tutan, gerçek toplum yararına haber yapan ilin ulusala açılan kapısı. Yarın Gazetesi'nin büyüklüğünü 50. yıl kutlama etkinliğimizde bir kez daha kamuoyu da gördü, siz de sanırım. O gün bizimle ilgili yazdığınız yazı içinde teşekkür ederiz, kamuoyundan aldığımız tebrikler ve destek bize yetti. Valla şimdi azıcık bizde size benzedik.
Gelelim 14 sayfa gazete çıkarmanızdaki arkadan vurmanıza
Birlik beraberlik adına dernek kuralım dediniz, siz istediniz diye hiç lafını yapmadan Denizli'de nedir, kimlerdendir demeden bir derneğin Bilecik'te şubesini açtık, yönetiminde bulunduk, sizi de başkan yaptık. Baktık ki dernek birlik beraberlik amacından daha çok sizin reklam amacınız olarak kullanıyor. Herkes tek tek istifasını verdi ortada dernek mernek kalmadı.
Sözde birlik beraberlik adına toplandık ya sizin diğer gazeteleri küçük görmeniz, fazla kazanma hırsınız ile hiç bize haber vermeden gizliden gizliye kadronuzu tamamlayarak bir anda 14 sayfa gazete yayınlayarak fazla resmi ilan almak için başvurdunuz. Diğer iki gazeteyi arkasından vurdunuz.
Doğru, bu dediğiniz gibi sizin yasal hakkınızdır. Fakat bütün çabalarınıza rağmen Basın İlan Kurumu'ndan fazla ilan alamamanız sonrası araya siyasileri sokup fazla resmi ilan almanızda mı yasal hakkınızdı. Kurum'dan "Red" cevabı alınca o dönemin Milletvekili Fahrettin Poyraz'a Basın İlan Kurumu Genel Müdürü'nü aratmadınız mı? Fahrettin ağabeyiniz sayesinde milyarlarca lira fazla resmi ilan almadınız mı? Ardından biz de Değişim Gazetesi ile birlikte kadrolarımızı ve eksiklerimizi tamamlayıp başvurmamızdan sonra 14 sayfa çıkmamız, yaptığımız itirazlar sonrası bizlerden fazla aldığınız ilan paraları kesilince kıyametleri kopardınız. Dönemin Valisi Ahmet Hamdi Nayır'a yapmadığınız eleştiri kalmadı. Hatırlatırım Kütahya'ya tayini çıkan Vali Nayır, iki gazeteye veda ziyaretinde bulunurken, size veda ziyaretinde bile bulunmadı, çünkü bir ilin mülki amiri bile sizin ne olduğunuzu öğrenmiş olacak ki böyle bir davranışta bulunuyor. Basın ve Halkla İlişkiler Müdürü'ne yüklenmediniz mi? "Basın Müdürü görevini yapmıyor" diye defalarca yazıp çizmediniz mi? O zamanlarda Basın İlan Kurumu Genel Müdürü bile Bilecik'e kadar geldi gerçekleri gördü. Şimdi de gelmiş yeni Vali'ye Basın Müdürü'nü yere göğe sığdıramıyorsunuz, hayrola ne değişti? Aynı Müdür ve hep aynı görevini yaptı, her gazeteye eşit ölçüde davrandı. Gazeteleri denetleyen Kontrol Kurulu'nun başında Basın Müdürü var. Yeni gazeteleriniz olunca iş mi farklılaştı? İnsanları aslında korkutarak, tehdit ederek haber yapan kendisine istihdam sağlayanlar ortada herkes kimin ne olduğunu iyi biliyor, sizde kendinizi. O dönem bize gazetecilik değil sayfacılık yaptırdınız. Ajanslardaki Müdür Yardımcısının Müdür'e iade-i ziyaret haberlerini gazetelere koydurdunuz , gazeteciliğin içine ettiniz. Her ay milyarlarca lira zarara uğrattınız, siz de uğradınız zarara tabi o dönem Fahrettin Poyraz sayesinde aldığınız fazla resmi ilan paralarını saymazsanız. Burada diğer iki gazete çalışanlarının alın terini, kul hakkını yediniz. Dönemin Milletvekili Fahrettin Poyraz'ı o zaman aradığımızda olayın gerçek boyutunu bilmediğini, kendisine olayı farklı anlattığınızı, bu tür şeylere alet olduğu için de üzgün olduğunu söylemişti. Sonra yine bizim sayemizde geri adım attınız, 8 sayfaya düştünüz.
Hatta şunu da söylemeden edemeyeceğim, Değişim Gazetesi sahibi Mehmet Ergün'ün bulunduğu ortamda Basın İlan Kurumu Genel Müdür Yardımcısının Yarın Gazetesi'nin de hakkettiğini fakat siyasi olarak Sakarya'ya fazla ilan verildiğini bizzat söylemişlerdir isteyenler Mehmet Ergün kardeşe sorabilirler.
Bizde 14 sayfaya çıktık hatta öyle olmaz böyle olur dedik ve gazetemizi renkli basmaya başladık. Hemen iki gün sonra baktık sizde renkli basmaya başladınız, siyah beyaz devam ediyordunuz ne oldu renkli yayınlanmak için bizi mi beklediniz. Bizim gazetemizi renkli görünce o anki gazetenizde yaşananları tahmin edebiliyorum. Almıştır bizim renkli gazeteyi eline büyük oğlunuz, "baba baba bak YARIN Gazetesi renkli çıkarmış, biz de çıkaralım mı baba" dediğini buradan görür, duyar gibi olduk o tarihlerde.
Oğuz Sertler'in AK Parti'den ihraç edildiği haberi ile aklı sıra bize siz de yazmışsınız diyorsunuz. Biz bir defa yazdık, sizin gibi on defa değil. Ayrıca İl Disiplin Kurulu'nun ihraç ettiğini ve Genel Merkez'in ne diyeceğini sorduk.Yani Genel Merkez'in kararının önemli olduğunu belirttik, lütfen yazdığımız haberi iyi okuyunuz. Ne oldu geçici ihraç edildiğini duyunca kaynar sular mı döküldü üstünüzden. Bakıyorum da AK Parti'li yetkililerden daha çok bu iş sizi gerdi.
Sertler, haberde her seferinde bu dergileri Sakarya basmış biz reklam, dergi yerine köylere hizmet götürmeyi tercih ettik diyor. Sakarya'ya iş bastırmadığımız için bize saldırdıklarını düşünüyorum diyor, ama siz haberi her zamanki gibi kendi işinize geldiği yönde yorumluyorsunuz, biz de tekliflerin verildiğini biliyoruz. Teklifleri açıklamaktan da çekinmeyiz, ne hikmetse hepsi de size kalmış ne mutlu size, ama burada söylenilmek istenen başka anlayabilirseniz tabiki, bir kaynak kapısı kapandı diye Sertler'e bu kadar yükleniyor oluşunuzdan bahsediliyor. "Ciğeri on para etmeyen insanlardan iş istemeyiz" diyorsunuz, peki böyle bir ithamda bulunduğunuz Oğuz Sertler'e gazetenizi ziyaret ettiği zaman, "biz 10 kişiye ekmek veriyoruz bu dükkanın ayakta kalması için iş te, reklamda almamız lazım" dediniz mi demediniz mi? Yine biz Bozüyük'te gazete dağıtmaya başlayıp abone çalışmaları yaparken, bu durumdan rahatsız olup bize abone olunması için yardımcı olan Oğuz Sertler'e, "neden bu adama yardımcı oluyorsun, biz aynı yerdeyiz bunlar karşı taraf" diye serzenişte bulundunuz mu bulunmadınız mı?
Oğuz Sertler, sizi neden bu kadar rahatsız etti onu da bilmiyorum, adama hain yaftası yapıştırdınız. Zamanında MHP'nin oyları ile Belediye Başkanlığı'nı kazanan ardından AK Parti'ye geçen, yine CHP'nin oyları ile Başkan seçildikten sonra AK Parti'ye geçen Belediye Başkanları için tek bir eleştiriniz olmadı bakıyorum. Biz en azından her partiye aynı mesafede durarak bu ilde tarafsız gazetecilik yapmaya çalışıyoruz.
Bu devran da böyle gitmeyecek elbette, gerçekleri herkes görecek. Siyasi partilerden şu anda iktidar olan AK Parti'ye sırtını dayamışken, her ay manşetlere taşıdığınız yeni makineler aldığınız, yeni gazetelerin değerini iyi bilin, devran değişince yakınmayın. Yukarıdaki şiir size bir şeyler hatırlatsın.
En azından beyefendiler, sizin torunlarınız ve çocuklarınız gibi benim çocuklarım zamanında öve öve manşetlerden düşürmediğiniz FETÖ'nün özel okullarında okumadı. Devlet okulunda okudu. En azından ben FETÖ davasının sanığı için çıkıp mahkemede tanıklık yapmadım.
Siz, sizden ayrılıp bizim işyerimizde işe başladığı için attırdığınız kölelik gibi sözleşmenin altındaki imzasından dolayı gazeteci bir kardeşime dava açıp icraya verecek kadar acımasızlık yaparak bana adamlıktan bahsetmeyiniz.
İlimizde bir yıllık süre zarfında başarılı, çalışkan ve herkes tarafından sevilip sayılan Ağrı'ya tayin olan Vali Süleyman Elban için ilimizden ayrılırken "adam gibi adamı uğurladık" başlığı atmıştım. Haberimizin ardından Ağrı'dan beni cep telefonu ile arayan Vali Süleyman Elban, asıl adam gibi adamın benim olduğumu, Bilecik'te gerçek gazeteciliği benim yaptığımı, ne vıcık vıcık yağladığımı, ne de eleştirmek için eleştirdiğimi, ildeki eksikleri gerektiği şekilde gündeme taşıdığımı, güzel şeyleri de adabı ile övdüğümü ve bu çizgimi hiç bozmamamı, yeni gelen Vali olsun, Vekiller olsun, Belediye Başkanı olsun tüm kurum çalışanlarının benim gazeteciliğime değer vermesi gerektiğini ve adam gibi gazetecilik yaptığımı, adam gibi adam olduğumu söyledi.
Bir yıl ilin en üst düzey mülki amiri olarak görev yapan bir Vali'den bu sözleri duymak benim için onur ve gururdur. Aynı sözleri Bilecik'te Paşa'lık yaptıktan sonra ilimizden Diyarbakır'a Tümgeneral olan giden Zafer Paşam'dan da duydum. Aynı sözleri yeri geldiğinde eleştirdiğim AK Parti Milletvekili Halil Eldemir'den de duydum, bu çizgimi bozmamamı söyledi. O yüzden benim gazeteciliğime de, adamlığıma da laf söylemekte size düşmez Şadi Erdal bey en azından ben sizin gibi devrin adamı değilim. Neysem oyum. Ben en azından sizin gibi benim hakkımda sitenize insanların hastalığı ile alay edecek, alçakça, adice iftira ve ithamda bulunarak yapılan yorumları yayınlayacak kadar küçülmedim. Asıl size yazıklar olsun. Bununla ilgilide hem size, hem o şahıslara karşıda hukuk işlemlerimi başlattım. Kim oldukları ortaya çıkacak ve yargıda hesap verecek O yorum yazanların IP numaralarını hazırlayın. Çiğ yemedim karnım ağrısın, size Pandora'nın kutusunu açtırmayın demiştim topunuz gelin hepinize verecek cevabım vardır. Hodri meydan.