Hasta adam Osmanlı Devleti’nin ömrünü yaklaşık yarım asır uzatan,İngiltere, Fransa ve Rusya’nın Osmanlı’yı parçalama planları yaptıkları bir dönemde, o adeta devletler arasındaki çıkar çatışmalarını kullanarak onlarla santraç taşı gibi oynuyor, Osmanlı ile uğraşmalarına izin vermiyordu.
31 Ağustos 1876 yilında ağabeyi V.Murat’ın yerine tahta çıkan Sultan II.Abdülhamit Osmanlı padişahlarının otuzdördüncüsüdür. Hernekadar iki padişahı ( Sultan Abdülaziz ve V.Murat ) tahttan indirmiş komplocu devlet adamları onu atlatıp Sultan Reşat’ı tahta çıkarmayı düşündülerse de Abdülhamit Kanun-u Esasi’yi (Anayasa) va’dedince kendisine biat ettiler.
Tahta çıktığında etrafı masonlar ve Meşrutiyet hayranı yeni yetmeler ile dolu idi. Yerine tahta çıktığı ağabeyi V.Murat ( sadece üç ay tahtta kalan) Osmanlı’nın ilk mason padişahıydı. Sadrazamı Mütercim Rüştü paşa, Midhat paşa, daha sonra öldürülen Eşekci Ahmed’in oğlu Hüseyin Avni paşa’nın ellerinde, tahttan indirip daha sonra sarayda katlettikleri Sultan Abdülaziz’in kanları vardı. Bu darbeci çete Meşrutiyet ilan edilince her şeyin düzeleceğini zannediyorlar ve gerisini hiç düşünmüyorlardı.
Devir tam bir kaht-ı rical (adam kıtlığı) devriydi.
Kendisini korkak ve evhamlı görenlere:
“Hayır ! ben sadece gafil değilim o kadar” diyordu. Böyle bir çetenin arasında başka türlüsü de beklenemezdi.
Bu arada Mütercim Rüştü Paşa’nın sadaretten ( Sadrazamlık) istifasıyla Midhat Paşa Sadrazam oldu.

93 HARBİ (1877-1878 TÜRK –MOSKOF SAVAŞI)

Rumi takvime göre 1293 yılına denk geldiğinden halk arasında 93 harbi olarak bilinir. Bu savaşın olmasını isteyen tek kişi Midhat Paşa’dır. Sultan Abdülhamit bu savaşla ilgili olarak kızı Şadiye’ye şunları söyleyecektir:
“93 harbi için Karadağ’a bir karış toprak terk etmekten sakındık,fakat sonra bunun yerine az kaldı Osmanlı İmparatorluğu’nu İstanbul kapılarına yürüyen Rus ordularına teslim edecektik”
Sultan Abdülhamit tahta yeni çıkmış,henüz olaylara tam hakim olamadan tüm engelleme çabalarına rağmen Altmışı gayr-i müslim olan 240 kişilik “Meclis-i Umumi” de Sadrazam Midhat Efendi ve ekibi harp lehinde karar aldırmışlardı. Bu vakitsiz savaş Osmanlı’ya çok pahalıya malolmuş, fiilen Haziran 1877’de başlayan bu savaş Ocak 1878’de Osmanlı Devletinin her şeyini kaybetmasiyle sonuçlandı. 3 Mart 1878’de Rusya ile Ayastafanos antlaşması imzalamak zorunda kalmıştır.Bu antlaşma ile Ruslar’ın Balkanlara tamamen hakim olmasından korkan batılı devletler Kıbrıs’ın idresini İngiltere’ye bırakmak koşulu ile Ayastefanos antlaşmasının şartlarını biraz daha hafifleten Berlin antlaşması imzalatarak, Osmanlı’nın Balkanlar’daki varlığını bir süre daha devam etmesini sağladılar.

Türk –Rus Harbinde Osmanlı Devleti ağır bir yenilgi almıştı.Herkes bu yeninginin nedenleri araştırıyor, Meclis-i Mebusan’ da çok hararetli tartışmalar oluyordu.Padişahında hazır bulunduğu bir toplantıda kendisine de ağır eleştiriler yöneltimesi üzerine Kanun-u Esasi’nin kendisine verdiği yetkiyle Meclis-i Mebusan’ı tatil ediyordu.( 10 Şubat 1878 )
Meşrutiyet’e karşı olmakla eleştirilen Sultan hatıralarında kızı Ayşe’ye şöyle der:
“Ben daima meşrutiyet taraftarı idim.Kanun-i Esasi’yi kim yaptı? Herkes bunu Midhat Paşa yaptı zannediyor. Hayır Midhat Paşa yapmadı. Her maddesini ben hazır olduğum halde bir heyet dikte etti. Ben Kanun-i Esasi’yi kabul etmeseydim daha ilk tahta çıktığım zaman ne yapar yapar vermezdim. Beni Meşrutiyet taraftarı olmamakla itham edenler emin olsunlarki yanıldıklarını anlayacaklardır.”
Nitekim anladılarda….Evet Meclis tatil edilirken 5 Şubat 1877 Pazartesi günü saraya çağrılan Midhat Paşa ,Anayasa’nın 113 maddesinin Padişaha verdiği hakla yurt dışına çıkarılıyordu…