Şehirleşme, sanayileşme kültürü 80’lerden sonra ülkenin istihdam arayışıyla birlikte doruk noktalara ulaşmaya başladı. İnsanlar köylerini terk ederek taşı toprağı altın dedikleri şehir merkezlerine akın etmeye başladı. Tarlasını, toprağını satan köylüler çareyi şehirlerde işçi olmakta buldular.
Daha refah bir yaşam için yurtlarından vazgeçen birçok insan, ne şehirli olabildi ne de köyünü buraya taşıyabildi. Ekonomik zorluklar da buna eklenince gece kondu yaşamları, dar gelirli bir göçmen hayatı başladı. Kültür olarak da kendini geliştiremeyen, kısıtlı bir bölgede dışlanmış bir insan profili olarak yaşamaya mahkum bırakıldı.
Son zamanlarda kırsal kalkınma hamlelerini sıkça duyarsınız. Metropolün tüketiciliği artık üretim ekonomini çoktan geride bıraktı. İlkokullarda ilk kez öğretilen Türkiye bir tarım ülkesidir kavramının içi boşalmaya başladı. Bunu telafi edebilmek için tersine göç eylemlerini başlatmak, metropollleri boşaltmak, insanları yeniden köylerine, topraklarına yöneltip üretim yapmalarını sağlamak için yeni modellere başvuruluyor.
Kırsal Kalkınma Destekleri verilmeye devam ediliyor.
Tohum desteği, fide desteği, herhangi bir kanatlı üretimi yapılacaksa ne gerekiyorsa bu süreçte katkı sağlanmalı. Sadece tarımsal ve hayvansal üretim değil, özellikle gençlerimizin ve kadınların köylerinde üretime katkı sağlayabilecekleri, el sanatları, halıcılık gibi farklı alanlarda da onların hem geliştirilmesi hem de desteklenmesi anlamında da yol açılmalıdır.