20 yıldır ülkemizi yöneten siyasal iktidar, özellikle 2018 başkanlık sistemiyle birlikte uçuşa geçeceğimizi, Dünya’nın en gelişmiş 10 ekonomisi arasına gireceğimiz sözünü vermesine rağmen maalesef tam tersi oldu ve Dünya’da enflasyonu en yüksek 10 ülkesi arasına girmeyi başarıverdik.
Bu arada denediğimiz 3/5 ekonomik model, Merkez Bankası Başkanı değişiklikleri ve Hazine Bakanlarımızdan sonra en son çiçeği burnunda Hazine Bakanımız Sayın Nebati, ışıl ışıl parlayan gözleriyle artık Ortodoks politikaları bırakıp Heterodoks politikalara yöneleceğimizi söyleyerek yüreğimize su serpti. Yani aranan kan bulunmuştu.(!)
Tabii 20 yıldır iktidarda olmanın verdiği tecrübe ile, gerçekleşmeyen hedeflerde, algı yönetimini, elinin altındaki yandaş medya ile yönetmeyi çok iyi beceren bir iktidarımız var. Son günlerde yine Lozan’ı, Bor madeni ve diğer yeraltı kaynakları ile ilgili bilindik hikayeleri devreye sokmaya başlaması tesadüf değil.
Hani bir Atasözümüz vardır: “ İflas eden tüccar eski defterleri karıştırırmış.” diye..
Neydi pişirip pişirip sofraya getirdikleri hikayeleri; hani şu 24 Temmuz 1923’de imzalanan Lozan barış antlaşması var ya, o 100 yıllık bir antlaşmadır, içinde gizli maddeleri vardır. Bu gizli maddelerin içinde bu madenleri çıkarmamızı engelleyen maddeler vardır. Hele 2023 yılı bir gelsin, 100 yıllık süre bir dolsun bak o zaman Dünya’nın en değerli madenlerinden olan ve en büyük rezervi ülkemiz de olan Bor madenini çıkarıp nasıl zengin olacağız.
Hani insan diyor ki, bu 100 yıl masalına gerçekten inananlar varmı? diye..
Hadi o zaman madem inananlar var biz de işin doğrusunu anlatmaya çalışalım:
Önce konunun uzmanlarından tarihçi Prof. Dr. Sevtap Demirci’yi dinleyelim: “Bu soru bana yıllardır sorulur. Hemen hemen bütün konferanslarımda karşıma çıkar. Ben bu işe tam 5 yılımı verdim. İngiltere’de Lozan antlaşması ile ilgili bütün belgeleri didik didik ettim ve böyle bir belgeye kesinlikle rastlamadım. Böyle bir belge kesinlikle yok.”
Yine Lozan üzerine araştırmaları olan sayın Taha Akyol, Bilinmeyen Lozan adlı kitabında bu söylentilerin tamamen asılsız ve yalan olduğunu söyler.
Peki biz bu yeraltı madenlerini Lozan yüzünden mi çıkaramıyoruz. Hayır oda gerçeği yansıtmıyor. Bakın bu soruya da İktisadçı Mahvi Eğilmez şöyle cevap veriyor:
“ Dünya’daki Bor rezervi 2015 yılı itibariyle 1.3 trilyon ton olarak hesaplanmaktadır. Bunun %73.2’si Türkiye’de, %6.1’i Amerika’da, %3.6’sı Çin’dedir. Görüleceği üzere Bor madeni rezervinde Türkiye açık ara öndedir. Aynı yılda Dünya Bor üretimi 4.2 milyon tondur. Bu üretim de Türkiye %48 ile birinci sırada, ABD %29 ile ikinci sırada, Güney Amerika ülkeleri %12 ile üçüncü sırada yer almaktadır.
Türkiye Bor madeni üretiminde kendi ihtiyacını karşıladıktan sonra ihracat da yapmaktadır. Türkiye’de Bor madeni üretimini üstlenmiş olan Eti maden işletmelerinin 2015 yılı Bor madeni satış gelirleri toplamı 809 milyon Dolar olup bunun 787 milyon Doları ihracat geliridir. Dünya petrol rezervi 1.7 trilyon varil, doğal gaz rezervleri 187.1 trilyon m3 dür. Türkiye’nin 2015 yılı itibarı ile saptanmış ham petrol rezervi 334.5 milyon varil, doğal gaz rezervi ise 3.7 milyar m3 dür. Türkiye, günlük ortalama tükettiği 503 bin ham petrolün 51 bin varili kendi kaynaklarından üretmiş kalan miktarını ithal etmiştir. Aynı yılda Türkiye, yıllık olarak tükettiği toplam 48.8 milyar m3 doğal gazın 398 milyon m3’ünü kendisi üretmiş kalan kısmını ithal etmiştir.”
Bütün bunlar ülkemizde var olan yeraltı madenlerimizi hiçbir engele takılmadan çıkarabildiğimiz, üretip satabildiğimizi göstermektedir.
Evet ülkemizi yöneten sevgili dostlarımız.(!) Belki başka anlatacak hikayeniz olmadığı için sizde haklısınız. Fakat biz bu filmi çok gördük ve bu film bizim mahallede artık seyirci toplamıyor.
Ama ben size son sözler olarak bir hikaye değil, gerçek bir hadiseyi nakledeyim:
İsmet Paşa Lozan’da kelle koltukta görev yapar. Daha önce Talat Paşa, Sait Halim Paşa ve Cemal Paşa’yı şehit etmiş olan Ermeni komitacıların, bu sefer İsmet Paşa’ya suikast yapacağı haberi alınır. İsviçre polisi Lozan’da Türk bayraklı arabası ile dolaşan İsmet Paşa’dan tedbir olarak Türk Bayrağını çıkarmaları ricasında bulunurlar. Bunu şiddetle reddeden İsmet Paşa onlar şu tarihi cevabı verir:
“Bir İsmet Paşa ölür, yerine başka biri gelir, göreve devam eder ve bu bayrak hiç inmez.”
Bir kez daha başta M.Kemal Atatürk ve tüm Milli Mücadele kahramanlarımızın aziz hatıraları önünde saygı ile eğiliyorum.
Ruhları şad, mekanları Cennet olsun.