Sanal gerçeklik teknolojisinin gelecekte geleceği durumla ilgili haber ve örnek videolar ile dönem dönem karşılaşıyoruz. Bu teknoloji haberlerde olduğu kadar izlediğimiz dizilerde ve filmlerde de sık sık karşımıza çıkmaya, bilimkurgu yapımlarının beslendiği bir kaynak olmaya başladı. Sanal gerçekliği konu alan birçok yapım olmakla birlikte bu yazıya temel sağlaması açısından Black Mirror dizisinin 5. sezonunun ilk bölümü olan “Striking Vipers” isimli bölümden örnekler vereceğiz.
İlk olarak sanal gerçeklik teknolojisini konudan haberdar olmayanlar için biraz açıklamak gerekiyor. Dünyada ve ülkemizde sanal gerçeklik teknolojisi halihazırda zaten kullanılıyor. Bu teknoloji konunun acemilerine adını daha çok bilgisayar oyunları ile duyurdu. Bahsettiğimiz teknoloji ile 2 boyutlu dijital görüntüler 3 boyutlu bir hal alıyor.
Böylece kişiye sanal bir gerçeklik içerisinde hissettirilmeye çalışılıyor. 3D filmlerin, lunapark gibi eğlence yerlerinde büyük ekranlarda birkaç kişiye hareketli araçlar içerisinde izlettirilen görüntülerin de bu teknolojinin ilk adımları olduğunu söylemek mümkün. Oyunlar aracılığıyla sağlanmaya çalışan sanal gerçeklik de henüz umulduğu kadar ilerlemese de mevcut durumda.
Belirli dijital oyun araçları için üretilmiş VR adı verilen sanal gerçeklik gözlükleri ile oyunculara sanal bir gerçeklik duygusu yaşatılmaya çalışılıyor. Dijital oyunlar, kişilere oyun içerisinde katılım ve yönlendirme imkanı sağladığı için bağımlılığa benzer bir etki yaratabilirken sanal gerçeklikle oyunun gerçeklik hissinin arttırılmasıyla oyuncular oyuna iyice çekilebiliyorlar.
Şimdilik yalnızca görsel imkanlarla sağlanan sanal gerçekliğin gelecekte çok daha gerçekçi olabilmesi için görme ve işitme dışında diğer duyulara da hitap edebileceği söyleniyor. İşte Black Mirror’ın Striking Vipers isimli bölümünde de bu konu ele alınıyor. Bölümle ilgili spoiler vermemek adına neler olup bittiğinin detaylarından bahsetmeyeceğiz. Bölümün ele aldığı konu, teknolojik ilerlemelerle sanal gerçekliğin de farklı bir boyuta erişmesi ve bölümdeki karakterler üzerindeki etkileri olarak ifade edilebilir.
Sanal gerçeklik artık öyle bir noktaya geliyor ki dijital oyunlara oyuncunun kafasına yerleştirilen küçük bir aygıt ile giriş yapıldıktan sonra oyuncular bir nevi transa geçiyorlar. Oyun karakterleri konsol benzeri bir araç olmaksızın tamamen oyuncuların onlarla bütünleşmesiyle kontrol ediliyor. Yani oyundaki karakterle oyuncular bütünleşmiş oluyorlar. Bu bütünleşme günümüzdeki oyunlar gibi sadece psikolojik bir boyutta olmayıp aynı zaman da beynin uyarılması yoluyla fiziksel bir boyutta da gerçekleşiyor.
Oyuncular, oyundaki karakterin hissettiği şeyleri de hissedebilmeye başlıyor. Striking Vipers bölümünde de bu teknolojiyi kullanan kişilerin nasıl etkilenebileceğine dair karamsar bir eleştiri bulunuyor. Hem sanal gerçekliğin ne kadar ileri gidebileceğine ilişkin öngörüler hakkında bilgi edinmek hem de bu teknolojinin insanlar üzerindeki etkilerinin ne boyutlara varabileceğine dair belki de gerçeğe çok yakın bir senaryoyu izlemek için tercih edebilecek ilginç bir Black Mirror bölümü olarak Striking Vipers’a göz atabilirsiniz.