Dünya nüfusunun yüzde 38'i, yani yaklaşık 2,6 milyar insan aşırı kilolu ya da obez. Dünya Obezite Federasyonu tarafından yayınlanan yeni raporlara göre, gelecekte durum değişmezse, bu oranın sadece on iki yıl içinde yüzde 51'e yükselmesi bekleniyor. Ayrıca, obezite oranının özellikle çocuklar ve düşük gelirli ülkeler arasında artmakta olduğu da belirtiliyor.
Türkiye’nin neredeyse yarısı obez olabilir
Dünya Obezite Federasyonu tarafından yayınlanan rapora göre 2035 yılında Türkiye’nin yaklaşık yüzde 45’i obez olacak. 2035’e kadar yetişkinlerin yüzde 55’inin obez olacağı ve riskin büyük olduğu belirtiliyor. 2020’den başlayarak Türkiye’de yıllık obezite artışının yüzde 2,3 olduğu belirtilirken bunun “yüksek” olduğunun altı çiziliyor.
Verileri açık bir uyarı olarak nitelendiren Dünya Obezite Federasyonu Başkanı Louis Baur, durumun daha da kötüleşmesini önlemek için politika yapıcıların şimdi harekete geçmesi gerektiğini açıkladı. Baur yaptığı açıklamada, "Obezite oranlarının en hızlı çocuklar ve ergenler arasında arttığını görmek özellikle endişe verici" dedi.
Baur, "Dünyanın dört bir yanındaki hükümetler ve politika yapıcılar, sağlık, sosyal ve ekonomik maliyetlerin genç nesillere aktarılmasını önlemek için ellerinden geleni yapmalıdır" diye ekledi.
Raporlar, çocukluklarda obezitenin iki kat arttığını ve 2035 yılına kadar 175 milyon kız ve 208 milyon erkek çocuğun obez olabileceğini gösteriyor. Yapılan çalışmaların amaçları ise bireyleri suçlamak veya bireysel önlemler almak değil. Bunun yerine, bu koşullarda rol oynayan toplumsal, biyolojik ve çevresel faktörlere odaklanılması çağrısında bulunuluyor.
Yoksul ülkelerde risk büyük
Rapor, değerlendirme için BMI (Vücut Kitle İndeksi -VKİ) kullanıyor. BMI, bir bireyin kilogram cinsinden ağırlığının metre kare cinsinden boyuna bölünmesiyle hesaplanmakta. DSÖ kılavuzları doğrultusunda, VKİ skorunun 25'in üzerinde olması fazla kilolu, 30'un üzerinde olması ise obez olarak kabul edilmektedir. Federasyonun raporu ayrıca yoksul ülkelerde obezite oranının keskin bir şekilde arttığına, ancak bu ülkelerin hastalıkla yüzleşmeye en az hazırlıklı olan ülkeler olduğuna ışık tutuyor.