FALA İNANMA, FALSIZ KALMA
İnsanlar, binlerce yıldan bu yana doğası gereği merak duygusuyla yaşamıştır. Bu duygu, insanlık tarihinin gelişmesini sağlarken, bir yandan da hayatımızın gidişatını kontrol edebilme dürtüsünü de beraberinde getirmiştir. Bu noktada, çeşitli dünya kültürlerinde olduğu gibi Türk kültüründe de fal açma geleneği de hayatımızın bir parçası haline geldi.
Antik çağlardan bu yana çeşitli şekillerde fal baktırma yöntemleri gelişse de, günümüzde çoğunlukla geleceğe dair meraklarımızın cevaplarını bir kahve telvesinin dibinde ya da bir deste kartın içinde arıyoruz. Her ne kadar “inanmam ama…” ile başlasak da cümlemize bir yanımız olacaklar ya da olmasını istediklerimizi öğrenmek için can atıyor. Çeşitli şekillerden, figürlerden, taşan kahve damlasından milyonlarca seçenek içinde yaşayacağımız hayatı kestirmeye çalışıyoruz. Aslında istediğimiz sadece küçük bir umut parçası. Okumak istediğimiz okul çıkacak mı? Sevdiğimiz kişiyle evlenebilecek miyiz? “Bir yolun var” denildiğinde herkes mutlu olur. Çünkü herkes bir yerlere gitmek ister. Falcıların büyük çoğunluğu da bu zaafları kullanır. Herkesin sahip olmak istediği para, aşk, mutluluk gibi kavramları biraz da kişinin tahlilini yaparak yorumlar, biz de bilinen bir geleceğe doğru mutlu bir şekilde falcımızın yanından ayrılırız.
Büyük ihtimalle dolandırıldığımız bir yöntemden bile bile mutlu olmamızın aslında en büyük nedeni daha önce de belirttiğim gibi “umut” insan hayatını besleyen de, en büyük zaafı da “umut”. Küçük bir mutluluk kaynağı olsa da çok fazla kendimizi kaptırmadığımız, sözde geleceğimizin şimdiki anımızı etkilemesine izin vermediğimiz sürece küçük umutlar edinmek kimseye zararı olmaz. O yüzden fala inanmayın falsız kalmayın, geleceğiniz istediğiniz gibi olsun…