Dikkatinizi çekmiştir, ülkemizde bir süredir Antep fıstığı patlaması yaşanıyor mahsul çok bereketli olacak(!) sanki gökten yağıyor topraktan fışkırıyor, reklam panoları, market rafları bundan türeme ürünlerden geçilmiyor, ne yapsa çapkın gönül iki güzel arasında kaldı mı kolayca birinden vazgeçip diğeri seçilmiyor.
Şu haber başlığı ise insanı düşündürüyor;
Avrupa’ya kanserojen ihracatı: Her beş iadeden biri Türk ürünü
(Gazete Oksijen 04.03.2024)
Özene bezene seçilen ihraç ürünlerinde vaziyet böyleyse iç pazara sürülen ürünlerin hali nicedir , ya iade edilenlerin akıbeti?
Cevabı bilinen soruların bünyeye etkisi ,bayramda şeker hastasına verilen karamelli Bon bon şekeri.
Dikkatinizi çekmek istediğim başka bir anomali
aniden ülke siyasetinde hatırlanan adabı muaşeret, hakim olan nezaket, artan hoşgörü, telefon trafiği, gelip gitmeler, hoş temenniler ve karşılıklı latifeler . Tarafların daha düne kadar birbirine demediklerini bırakmadıklarını akıllara getirince. Tuhaf .
Nazar değmesin tabi ya da fırtına öncesi sessizlik durumuna dönüşmesin fakat belirtmeli ki bunlar öylesine kendiliğinden meydana gelmiş hadiseler değildir . Franklin Roosevelt ‘in ifade ettiği gibi politikada hiçbir şey kazayla olmaz.
Kavgalarda , uzlaşılarda.
Yaşananlar üzerinde düşünüldüğünde, akıl gözüyle bakıldığında kimine gönül razı olmasada bölgesel şartlar zorlayıcı ve belirleyicidir.
Bizzat Öcalan’ın sorgusunu yapan
Hasan Atilla Uğur kitaplarında ve katıldığı programlarda
ABD tarafından teslim edildiğine ilişkin yaygın tezi kesin dille reddetse bile eski Başbakan Bülent Ecevit “ ABD bize niye Apo’yu verdi onu hala bende bilmiyorum ”demiştir
Konuya ilişkin kendi perspektifimden diyebilirim ki
O zaman mevcut Barzani/ Talabani denkleminde haritada Öcalan fazlalıktı teslim edildi. Şimdi ise PKK silahlı bir örgüt olarak fazlalık, bu haliyle bir yük, edilecekse bu yüzden feshedilecektir.
Süreçte yer alan aktörler şartları zorlamıyor, şartlar kişileri zorluyor.
Mahir Kaynak ‘ın şu satırlarını önemli addediyorum
“Bir ülkenin iç politikası, rejimi , dünya üzerindeki konumundan büyük ölçüde etkilenir . Bu etkileme çoğu zaman belirleme düzeyindedir.
Eğer büyük güçlerin önemli çıkarlarının söz konusu olduğu bir bölgedeyseniz , sosyolojik yapınız, ideolojik mücadelede rol oynayabilecekse herkesin sizi kontrol etmeye çalışması kaçınılmazdır.
Dünyada oluşan yeni güç dengelerinin fay hattı Türkiye’den geçmektedir ve ülkemiz birinci derecede siyasi deprem kuşağındadır.
Bunu değiştiremeyiz. Öyleyse yapacağımız şey , depremden şikayet etmek yerine bundan etkilenmeyecek bir yapı oluşturmaktır “
(Prof.dr. Mahir Kaynak/ Komplo Yok / syf 18/ basım 1999)
Hiç şüphesiz bugünde yerini bulan cümleler
Güçlü bir depremin habercisi sarsıntılar yanı başımızda hissedilmekte, etkilenmemek için bir şeyler yapmak şart ancak o şeyler bu şeyler mi
Emin değilim.
Pek bilinmez bilenlerde dile getirmez
PKK ve Abdullah Öcalan öncesi benzeri sayılabilecek faaliyetler yürüten isimler ( misal Sait Kırmızıtoprak )
başka benzeri hedefler güden örgütler vardı. Hiçbiri kalmadı.
Teşbihte hata olmaz yedi kocalı Hürmüz misali çeşitli bağlantıları
Pragmatik davranmaları, Diplomasiyi kotarmaları sayesinde
Bunca zaman Faaliyet yürüttü, hatalı kimi uygulamalarda yeşermesi ve serpilmesine sebebiyet verdi ,Ta ki İmralı yolu gözükünceye dek.
Terör örgütü 1999 yılında çözülme aşamasına geldi
Önce KADEK sonra KONGRE-GEL olarak isim değişikliklerine dahi
gitti, Marksist Leninist temelde ulus devleti yerini
demokratik konfederalizm aldı.
Yani değişim yasasından belli ölçüde nasiplendi
Tamamen tarih olacak mı ? Yoksa Çatı örgütün (KCK) zaten geçirgen olan kadroları diğer parçalara paylaştırılacak , payın büyüğünü Suriye Rojava bölgesine ayrılmak üzere dağıtılacak mı?
Unutmayın , termodinamiğin yasalarından biridir, fizikte hiçbir şey yoktan var olmaz, tamamen de yok olmaz, dönüşür.
Bilmem anlatabildim mi?
Türkiye ’de “olmaz” olmaz derler . Kim derdi ki
Devlet Bahçeli ve MHP ‘nin yeni süreçte tüm riskleri barındıran söylemlerde bulunacağını? Görünen o ki milliyetçilikte anlayış bakımından değişime uğrayacak, süreci en iyi okuyan isimlerden olan Mümtaz ’er Türköne değişimi vurgulamaktadır.
“Devletin ihtiyaçları ve öncelikleri değişti ”
Yok artık Daha neler diyeceğimiz neler göreceğiz
Şu kısacık ömrümüzde tarihsel kırılma noktasında, değişimin eşiğinde,
İyinin kötünün ötesindeyiz..