Düşünün, ailenizle, sevdiklerinizle belki eş dost akraba ile birlikte veyahut tek başınıza dinlenmek, tatil yapmak istiyorsunuz bunun için ayırdığınız zamana ek bir yığın para ödüyorsunuz. Karşılık olarak can güvenliğinizi sağlayacak önlemlere gerek duyulmamış fuzuli masraf sayılmış dolayısıyla başkalarının umursamazlığı neticesinde canınızdan can gitmiş, kapanmayacak kalıcı travmalar siz var oldukça daima bünyenizde barınacak söylemesi kolay peki yaşayana sormak lazım ömür boyu istese de istemese de taşıyacağı yük ne kadar ağır?
Giden gelmiyor, keşke demekle de bir fayda elde edilmiyor . Yetkililer sorumluluk almaktansa biri diğerine diğeri ötekine öteki berikine havale ediyor . Makam, mevki ve rütbelerin getirileri tatlı ama götürüleri öyle mi? Koltuk sevdası bu , oturması zor kalkması daha zor
Peki suç kimin?
Suçlu olsa olsa tatile gitmek gibi kabahat(!) işleyen vatandaşlardadır .
Tıpkı bindiği trende , güvenli diye oturduğu binada , yürüdüğü sokakta , çalıştığı madende olmadık biçimde hayatını kaybedenler gibi..
Yakın zamanda Sırbistan uzun soluklu protestolarla çalkalandı bunun sonucu peş peşe istifa haberlerini aldık ajanslarda. Yaşanan protestoların sebebi ise Novi Sad şehrinde tren garının çatısının çökmesi sonucu 15 kişinin hayatını kaybetmesi , sorumluların ağır şekilde cezalandırılması talebiyle yapılan protestolar sonucu Sırbistan başbakanı Vucevic dahil istifasını sundu.
Çünkü çöken çatı kırılan cam çerçeve yerine gelir lakin hayatını kaybedenleri geri getirmek mümkün değil. Gerekli güvenlik önlemlerini aldığınızda olası kaza ve felaketlerde yaşamınızı yitirmeniz düşük olasılıklıdır. Ancak gereken önlemlerin alınmadığı , denetimlerin yapılmadığı senaryoda ise yaşamanız mucizelere bağlıdır.
Hesap sorma hesap verme kültürü işte tamda bu yüzden hayatidir.
Sadece yangın, sel, deprem vb durumlar için geçerli değil hayatın her alanında böyledir.
Hafızayı tazelemekte yarar var;
Genç polis memurunun tabancasını kapıp öldüren sabıkalı, önceki vukuatlarında hak ettiği cezayı alsaydı şayet canına kıydığı polis memuru hayattaydı. Örnekleri çoğaltmak maalesef ki mümkün ancak aktarmak istediğim mesaj şu bir suç diğerini tetikler, ihmaller zinciri trajedileri körükler. Dışardan bakan insanlar olarak biz er geç unutacağız günlük yaşamımıza döneceğiz fakat sevdiklerini ihmaller sonucu kaybedenler ömürleri boyunca, yaşadıkları müddetçe güneş doğarken güneş batarken duyduğu şarkıda, yediği yemekte içtiği su da her an acıyı yüreklerinde hissedecekler. Nasreddin hoca misali düşenin halinden düşen anlar ancak insanı insan eden yol empati yapmaktan geçer. Bugün dokunmayan yılan bin yıl yaşarsa elbet seni de sıraya koyar uğramaz sandığın acı senin evine de uğrar.
Aydınlanma döneminin ürünlerinden sayabileceğimiz değerlerden biri insan -merkezli düşüncedir. İnsan hayatını öncelik tanıma fikri görünüyor ki bize hala çok uzak . Şair diyor ya yıldızlar mı yoksa gençliğim mi daha uzak işte o biçim uzak.
Marquis de Sade tespitidir
“ Ceza görmemiş ilk suçtan daha cesaret verici bir şey yoktur ”
İntikamdan daha kuvvetli duygu olmadığı gibi .
Tüm bunları hesaba katarak devlet başlıca yükümlülüklerinden olan adaleti sağlamak, sorumluları cezalandırmak hususunda asla tereddüt etmemelidir
Güvenli, huzurlu yarınlar adına..