Bisiklet yarışlarını bilirsiniz hiç olmazsa kanallar arasında zap yaparken izlemeseniz dahi illaki denk gelmişsinizdir, olasılık olarak daha düşük olsada denk geldiğinizde kazalara şahitlik etmişinizdir. Bir sürücü afallar veyahut olmadık sebepten düşerse sonrası düşen düşene zincirleme kaza manzarası, domino etkisi daha yaygın aslında anlatmak olduğumuz durumu daha iyi ifade eder ,bir taş diğerini diğeri ötekini tetikler . Yanlış iliklenen gömlekte pek şık durmaz hani tüm bu örneklerle anlatmak istediğim, Türkiye’nin içerisinde bulunduğu pek çok kimsenin Sosyal Çöküş, toplumsal çürüme olarak adlandırdığı felaketler silsilesi.

Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun “Sana acımayı öğreteceğim ”adlı şiirinde geçer “.. Ve gökyüzünün her yerde mavi olduğunu öğreteceğim ”  Öğrenmeli acıda olsa,gökyüzü gibi insan her yerde insandır ve  hiç azımsanamayacak kısmı kötülüğe yatkındır tâbi fırsatını bulduğunda . Nietzsche Böyle Buyurdu Zerdüşt adlı eserinde Nefis ifade etmiştir “ Sahiden, ne çok gülmüşümdür keskin pençeleri olmadığı için kendilerini iyi zanneden zayıflara!”

 Fırsatını bulsa her haltı yiyebilecek, yaptırımı olmasa canı yanmasa başkasına eziyet etmeyi hakkına girmeyi hiç dert etmeyecek , eğlence edinecek, o gücü bulamadığından mecburi iyi pozları takınan düşük kimseleri yerer , böylelerinin Popülasyonları sanılandan hayli fazladır.

Avrupa ülkelerinde seyahat ederken karşılaştığım hala pek çoğunun yabancı olduğu yaya geçidinde duran şoför enayiliğinden değil uyması gerekeni bildiğinden uymadığında yaptırımı gözünün yaşına bakmadan yiyeceğinden uyar.

Bir gecede toplum olarak bu düzeye çıkmadılar elbet bizde bir gecede bu düzeye inmedik , yavaş yavaş bir aksaklık diğerini etkiledi bir yanlış diğerini körükledi . Benim gözlemlediğim kadarıyla ilk yanlış demokratik değerlerin adım adım değersizleşmesi ve kurumların ciddiyetini yitirmesi

ciddiyetsizlikten kastım şeffaflık yok ,denetimsizlik ,  liyakatsizlik , keyfilik sorunları ,keyfilik derken ise yani bir suç savcıya, hakime, politikacıya, bürokrata karşı işlendiğinde başka ,Vatandaş Ahmet, Sarı Çizmeli Mehmet işlediğinde yada ona karşı işlendiğinde farklı değerlendiriliyorsa , vatandaş en ufak denetimde sen benim kim olduğumu biliyor musun lafını edebiliyorsa  , medya özgür değilse ,oto sansürden  mustarip haldeyse  , Yasaya bakılmıyor , Sosyal medya da gösterilen tepki sayısı yaptırımda ölçüt alınıyorsa

Hesap verme hesap sorma kültürü yoktur . Bu kültürün olmadığı yerde yanıma kalacak nasılsa algısı oturur toplumun tepesine

(Oturduğu zaman da kalkması pek zahmetlidir)

Uyuşturucu müptelası  , Çete mensubu , kâr amaçlı gıdada hileye başvuran, sokak ortasında taciz tecavüze kalkışan,  İki cümle kurmaktan aciz hemen her sorunda şiddete başvuran , bu kadar dosyam var bir tane daha olsun ne olacak ki cümlesi kuran  bastıbacaklar hep bu algının yansımalarıdır

Hadsizliğin , umursamazlığın nedenidir

Nasıl olsa Yaparım yanıma kalır 

Ne atsak yiyor kuşlar bari büyük atalım çabuk büyütelim

Sonra kar topu etkisiyle giderek dozunu arttıran  her kesimde hissedilen yozlaşma , kokusu saklanamaz bastırılamaz çürüme olgusu

Mesela çete mensubu tarafından öldürülen gencecik polis memurunu unutmayalım, Hukuk gerektiği gibi işlese her  suçunda bir daha işle bir daha gel diye katili salınmasa hayatta olabilirdi çünkü kendisini öldüren  içerde  yatacak özgürce gezemeyecekti . Çöp poşeti paketlemeye de ihtiyaç kalmayacaktı çünkü bu muameleye gerek duyulmayacaktı , aslında hiç karmaşık değil son derece basit.  Kendisini koruyamayan açık hedef haline gelen polis memurları korumakla sorumlu oldukları insanları nasıl koruyabilir? Ben hep Polislerin Vücut kamerası kullanması şartıyla silahını daha rahat ve caydırıcı kullanabileceği düzenlemelerden yanayım

İki tarafta yapacağı eylemin ağır sonuçları olacağını bilecek.

Tekrar söylemeli mi bilmem? İki tarafta!

Bireysel Silah edinme düzenlemelerinde de aynı şekilde köklü değişiklikler gerek en başta anlayışta , edinme ,bulundurma ve taşınmasında  tabi gerekli şartları karşıladığı, cezaları da ona göre düzenlendiği şekliyle . Denge unsuru önemli legali fazla ulaşılmaz kılınırsa illegal yollar kendine alan bulur. Buluyor da

 Polonya da fırsat buldukça poligon da atış yapmaya giderdim

Orada bana eşlik eden görevli kullandığım silahın mekanizmasını anlatırken hep vurgulardı

“Elinde ki oyuncak değil”  bunun bilincinde olmak gerçekten çok önemli . Kurusıkı dan bozma “Dönme” diye tabir edilen silahlar çok yaygınlaştı, edinmesi hiç zahmet gerektirmiyor, Hırvat Glock’ları  diye tabir edilenler başta olmak üzere ithal kaçak silahlar  da öyle uzatmaya hacet yok iş şuraya varıyor.

Saydığım iki mesele de ki aksaklıklar,meşhur Taşları bağlama sorunsalını yaratıyor, Güvenlik güçlerinin/Polisin yaşadığı sorunlar , bireysel silah edinme meselesi bunlara Hukukta caydırıcılık özelliğini kaybedince haklıya değil suçluya gün doğuyor, yüz buldukça yüzsüzleşiyorlar

Mehmet Altan gündeme belli aralıklarla getiriyor Küresel Organize Suç örgütleri raporu bize dair neler  söylüyor?

Hoş şeyler söylemiyor bu veriyi masasında bulan yatırımcı ülkeye gelir mi?

Devletin en temel görevlerindendir  güvenlik .  Mülkiyetin , özgürlüklerin güvenliği ,en başta can güvenliğini sağlamak.

Kavramın  kapsamı geniş fakat konu net.

Vigilantism kavramına da  yeri gelmişken değinmek istiyorum

Bazı kurum, kişi veya grupların yasal yetkileri olmadığı halde kendi başlarına suç olarak algıladıkları durumları cezalandırmaya kalkmaları , kendi adaletini sağlamaya çalışmaları ufuktaki tehlike desek yeridir , adalet mülkün temeli.

Ekonomik nedenler gözden kaçmamalı yaşanılan süreçte payı hayli fazla çünkü tetiklediği faktörler var.  Beyin göçü, çetelerin kolay adam devşirebilmesi , yolsuzluk,geçim sıkıntısı nedeniyle yaşanılan hayatın birey üstünde yaşattığı öfke, kişiyi barut fıçısı misali en ufak kıvılcım da patlamaya hazır hale sokuyor

 Tepkiyi kamusal alanda getirme imkanı olmayınca dışa yönelik değil içe yöneltiyor  aile içi facialar ardı ardına yaşanıyor

Diyeceğim o ki; Bataklığa da sineklere de tahammül kalmadı

Evvela cezasızlık algısının ortadan kaldırılması gerek bunun yolu Hukukun Üstünlüğünü yaptırım gücünü tekrar hissettirmek sonra bu algıya yol açan büyüklü küçüklü sebeplerin teker teker giderilmesinden geçer.

Gerisi laf kalabalığı veyahut Berhava Yaygara adlandırmak size kalmış